Devriyeler

Devir, sözlükte; dönme, kendi etrafında hareket etme manasına gelir. Tasavvufta ise “İnsanın gayp âleminden ayrılıp maddî âleme gelmesi; su, hava, ateş, toprak, bitki ve hayvan [ve insan] devrelerini geçirdikten sonra tekrar geldiği yere dönüp ‘fenâfillâh’ mertebesine erişerek Hak’la Hak olması hâdisesinin tâkip ettiği seyre verilen isim.” manasındadır. Devir telakkisine sahip mutasavvıflar, mutlak varlıktan tecelli suretiyle ayrılan nesnelerin çeşitli safhalardan geçtikten sonra varlıkların en süflisi olan madde mertebesine kadar indiğini, sonra yükselerek bulunduğu noktaya geldiğini iddia ederler.

Devam

ZÜLFİKARNAMELER

Arapça, “zû” (sahip), “el-fekâr” (yarık, çentik) sözlerinden müteşekkil bir kelime olan Zülfikar, iki uçlu anlamına gelmektedir. Hz. Ali’nin ucu çatallı olan meşhur kılıcı bu isimle anılır. Bu kılıç Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali’ye hediye edilmiştir. Kılıcın İmâm Ali’ye nasıl verildiğiyle ilgili birçok rivâyet vardır.

Devam

Duvazlar (Devazdeh İmaman)

On iki imâmın sırayla, kendilerine has özellikleri ve hayatlarından kesitlerle anlatıldığı; faziletlerinin övüldüğü, Alevî-Bektaşî Edebiyatı’na has şiir türüne “duvaz” yahut duvazimâm denir. Bu isim Farsçada “on iki imâm” demek olan devâzdeh imâmân sözünün bozulmasıyla ortaya çıkmıştır.

Devam

Hz. İmam Mehdi ile İlgili Nefesler

On İki İmâm’ın sonuncusu ve İmâm Hasan Askerî’nin oğlu olan İmâm Muhammed Mehdî, 15 Şâban 255 (29 Temmuz 869)günü, Samarra’da dünyaya geldi. On İki İmâmcılık’ın son imâmı olarak kabul edilir. Abbasî zulmü yüzünden küçük yaşlarda iken gaybete çekilmiştir, ahir zamanda zuhur edeceğine ve dünyayı adaletle doldurup “Rızâ Şehri“ ismiyle anılan ideal devleti kuracağına inanılır. Künyesi ve ismi -diğer tüm imâmlarda da olduğu gibi- Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından önceden bildirilmiştir.

Devam

Miraçnameler

Arapça “urûc”dan (yukarı çıkmak, yükselmek) türetilmiş bir ism-i alet olan “mi’rac” kelimesi, sözlükte merdiven, basamak anlamına gelir. Türkçe’de Miraç şeklini almıştır, İslâmî gelenekte ise Hz. Muhammed’in Allâh’ın daveti üzerine gökleri aşıp Allâh’ın huzuruna çıkması, onunla görüşmesini anlatmak için kullanılagelmiştir.

Devam

Tarihi Bağlamda Âşûrâ Kavramı

Âşûrâ, Arapça kökenli bir kelimedir ve onuncu gün anlamına gelmektedir. İmam Hüseyin ve yarenleri Muharrem ayının onuncu gününde, Kerbela’da hunharca şehit edildikleri için Ehlibeyt taraftarları onuncu gün anlamına gelen “Âşûrâ” kelimesini İmam Hüseyin’in şehit edildiği gün anlamında kullanmışlardır.

Devam

Hz. Fatıma ve Hz. Zeynep ile İlgili Nefesler

Çalışmamızın giriş yazısında, Ehl-i Beyt’in kadın üyeleriyle ilgili şiirlerin, bu türden güldestelere ne denli az girdiğini belirtmiştik. Tabii ki kadın olmalarından ve kendilerine duyulan aşırı saygıdan dolayı şairler, Hz. Peygamber (s.a.a) yahut İmâm Ali için yaptıklarının aksine onları rahatça ve âşıkâne bir şekilde vasfedememiş ve haklarında en ufak yanlış bir şey söylemekten şiddetle çekinmişlerdir. Bu yüzden Türk Edebiyatı’nın tümünde olduğu gibi Alevî-Bektaşî Edebiyatı’nda da bu alanda yazılan şiirler erkek din uluları için yazılan şiirler yanında oldukça azdır. Fakat Alevî-Bektaşî şairler Hz. Fatma ve Hz. Zeynep’e olan bağlılıklarını -aslında On İki İmâm’ı zikretmekle yetinebilecekleri- duvazlarda onların adını da sürekli zikrederek göstermişlerdir. Bunlarla beraber nicelik olarak az da olsa edebiyatımızda yer alan bu şiirler, bugüne kadar nefes kitaplarını derleyenler tarafından ihmal edilmiştir. Biz bu eksikliği gidermek adına burada Hz. Fatma ve Hz. Zeynep ile ilgili müstakil bir bölüm açmayı uygun gördük.

Devam