Hz. Fatıma’nın Hayatına Kısa Bir Bakış
Hz. Fatıma’nın Hayatına Kısa Bir Bakış; Hz. Fatıma, Hz. Muhammed (saa) ve Hz. Hatice’nin tek kızı ve tek çocuğuydu. İmam Ali‘nin eşi, İmam Hasan ve İmam Hüseyin‘in annesi ve Ehl-i Beyti’n (Pençe-i Al-i Aba) üyelerindendir. Bazı kaynaklarda Hz. Fatıma’nın kardeşleri olduğundan bahsedilir ancak bunlar Hz. Muhammed’in (saa) evlat edinip onları yetiştiren Hz. Hatice’nin kız kardeşinin çocuklarıdır. Hz. Fatıma, eşinin ve iki oğlunun tarihi ve dini önemi nedeniyle, babasına en yakın yaşadığı ve onu zor zamanlarında desteklediğinden ve Hz. Peygamber’in ailesinden olduğu için tüm Müslümanların büyük saygı duyduğu biriydi. Hz. Muhammed’in (saa) soyunu veren Hz. Fatıma kocasının ve iki oğlunun tarihi ve dini önemi nedeniyle zorluklarında da onları destekledi. Hz. Muhammed’in (saa) ailesinin tek kızı ve çocuğu olduğundan dolayı Peygamberimizin soyunu devam ettirecek olan İmam Hasan ve İmam Hüseyin’i Peygambere t orun olarak verdi.
Hz. Fatıma tüm insanlara ve özelde kadınlara ilham verici bir örnektir ve “Fatıma” ismi Müslüman dünyasında en popüler kız isimlerinden biridir.
Hz. Fatıma, her biri neredeyse tüm kaynaklarda kaydedilen üç önemli siyasi eylemde yer aldı. Hz. Muhammed’in (saa) şehadetinden sonra İmam Ali’nin davasını savundu, birinci halife Ebu Bekir’in halife seçilmesine şiddetle karşı çıktı ve özellikle ikinci halife Ömer’e şiddetli itirazlarda bulundu; Üçüncüsü, babası Hz. Muhammed’in kendisine mirası olan Fedek hurmalığını gasp eden birinci halife Ebu Bekir’den mirasın kendisine geri verilmesini talep etti ama bu talebi kabul edilmedi.
Hz. Muhammed’in (saa) şehadetinden birkaç ay sonra Hz. Fatıma şehit oldu ama mezarının yeri kendi isteğinden ötürü halka açıklanmadığından dolayı bilinmemektedir. İkinci halife Ömer, İmam Ali’den birinci halife Ebu Bekir için zorla biat alırken Hz. Fatıma yaşanan olayların sonucunda yara aldı ve vefat etti.
Hz. Fatıma’nın Hayatına Kısa Bir Bakış – Mekke’de Doğumu
Hz. Fatıma, Mekke’de Hz. Hatice’nin çocuğu olarak dünyaya geldi. Doğumunun kesin tarihi konusunda görüş ayrılıkları vardır, Sünni alimler onun “Bi’setten” (İnsanların rehberliği için Allah tarafından peygamberin seçilmesi) beş yıl önce doğduğuna inanırlar ve Alevi alimler onun “Bi’setten” 5 yıl sonra doğduğuna inanırlar.
Hz. Fatıma’ya, Müslümanlar tarafından onun ahlaki ve somut özelliklerine olan hayranlığını göstermek için birçok unvan verilmiştir. En çok kullanılan unvan “parlayan” anlamına gelen “Zehra”dır ve yaygın olarak Hz. Fatıma Zehra olarak anılır. Vaktinin çoğunu salat etmek, Kur’an okumak ve diğer ibadetlerle geçirdiği için “Betul” (iffetli ve temiz kişi) olarak da bilinirdi.
Hz. Fatıma’nın Hayatına Kısa Bir Bakış – Evliliği
Hz. Muhammed‘in (saa) sahabelerinden birçoğu Hz. Fatıma ile evlenmek istemiştir, hatta birinci halife Ebu Bekir ve ikinci halife Ömer de dahil olmak üzere ama Hz. Fatıma onlarla evlenmek istememiştir. Hz. Muhammed de hepsini geri çevirdi. Hz. Muhammed’in kuzeni İmam Ali‘de Hz. Fatıma ile evlenmek istemiştir. Hz. Muhammed’i (saa) görmeye gittiğinde niyetini söyleyemeden sessiz kalmasından Hz. Muhammed (saa) onun orada bulunma sebebini anlamış ve İmam Ali’yi Hz. Fatıma ile evlenmek üzere geldiğini Hz. Fatıma’ya bildirmiştir. O sıralar İmam Ali 21-25 yaşları arasındaydı. Allah, Hz. Muhammed’e (saa) kızı Hz. Fatıma’yla İmam Ali’yi evlendirmesini emrettiğini vahyetti. Hz. Fatıma’da İmam Ali’yle evlenmek istiyordu, kendisi için en hayırlısının İmam Ali olduğunu biliyordu.
İmam Ali de Peygamberimiz’in tavsiyesi üzerine nikah için gereken parayı toplamak için kalkanını sattı. Ancak İmam Ali’ye kalkanı geri verildi.
HHz. Fatıma’nın Hayatına Kısa Bir Bakış – Evlilik Hayatı
İmam Ali, evlendikten sonra Hz. Fatıma için Hz. Muhammed‘in (saa) evine çok uzak olmayan bir yere ev yaptırmıştı. Hz. Fatıma evlendikten sonraki birkaç yıl boyunca tüm ev işlerini tek başına yaptı. Kuyudan su taşıdığından omzu şişmişti ve el değirmeni ile mısır öğütmek için kullandığı eli, çoğu zaman su toplamıştı. Hz. Fatıma ev işleriyle ilgilenmeye, hamur yapmaya, ekmek pişirmeye ve evi temizlemeye kefil oldu; Buna karşılık İmam Ali odun toplama, yiyecek getirme gibi dış işlerle ilgileneceğine kefil oldu. İmam Ali kuyulardan su çekerek başkalarının topraklarını sulamak için çalışıyordu. Durumları o zamanlar Müslümanların çoğuna benziyordu ve ancak Hayber Savaşı’ndan sonra Hayber mahsulünün fakirler arasında dağıtılmasıyla düzeldi. Müslümanların ekonomik durumları düzelince, Hz. Fatıma bazı hizmetçi kadınlar edinmiş ama onlara ailesi gibi davranmış ve ev işlerini onlarla birlikte yürütmüştür.
Yaşam şartları zorlu olmasına rağmen ev içindeki huzurlarına yönelik İmam Ali Allah’a yemin ederek şöyle söylemiştir: “Ben Fatıma’yı kızdıracak hiçbir şey yapmadım, o da beni kızdırmadı.”
Savaş Alanında
Uhud Savaşı’ndan sonra (Mekke Müşrikleri Müslümanlara saldırdı. Bu savaş Uhud dağının yakınında oldu), Hz. Fatıma babasının ve kocasının savaş yaralarını tedavi etmeye ve savaşta ölenlerin mezarlarını düzenli olarak ziyaret etmeyi ve onlar için dua etmeyi üstlendi.
Kur’an’da Hz. Fatıma
Kur’an’daki bazı ayetler Hz. Fatıma ve ailesi ile ilişkilendirilir. Kur’an’da “Kevser” ismiyle anılan sure bunlara örnektir. En önemli ayetlerden ikisi Ahzab Suresi’nin 33. ayeti ve Al-i İmran Suresi’nin 61. ayeti Ehl-i Beyti’n masum oluşlarını ifade eden ayetlerdir. Birinci ayette “Ehl-i Beyt”in günahlardan, hatadan ve unutkanlıktan uzak ve masum olduklarına delalet ederler. İkinci ayet ise Hz. Muhammed‘in (saa) Hristiyanlardan oluşan bir topluluğa karşılıklı lanetleşmeyi (Mübahele) önerdiği bir olayı içermektedir. Bu lanetleşmeyi kabul eden eden grup Ehl-i Beyti görünce lanetleşmeden vazgeçerek Bunlar Allah’tan dağı oynatmalarını isteseler Allah onların hürmetine oynatır diye lanetleşmekten geri çekilmişlerdir. Bu ayetteki çocuklardan kasıt Hz. İmam Hasan, Hz. İmam Hüseyin, kadınlarımızdan kasıt Hz. Fatıma, nefislerimizden kasıt ise Hz. Muhammed ve Hz. İmam Ali‘dir. Tarihte meşhur olan bu olaya Mübahele olayı denmektedir. Bu ayetin vahiy vesilesine göre Ehl-i Beyt Hz. Muhammed’in (saa) şahit ve kefil olarak sunduğu kişilerdir.
Kur’an’ın Al-i İmran suresinin 42. ayetinin tefsirinde, Hz. İsa’nın (as) annesi Hz. Meryem’e övgüyü, Hz. Muhammed’den (saa) atfedilen bir hadise dayanarak Hz. Fatıma ile ilişkilendirir.
Hz. Muhammed’in (saa) Şehadetinden Sonraki Hayatı
Hz. Fatıma babasının şehadetinden sonra hayatta kaldığı birkaç ay boyunca kendisini siyasi bölünmenin merkezinde buldu. Peygamber’in gerçek halefi meselesi ve farklı olaylar, Alevi ve Sünni bölünmesinin nedeniydi. Sünnilere göre Hz. Muhammed‘in (saa) vefatı sırasında Müslümanların çoğunluğu halife olarak birinci halife Ebu Bekir’i tercih ederken, Müslümanların az bir kısmı Hz. Fatıma’nın kocası İmam Ali‘yi destekledi. Öte yandan Hz. Muhammed (saa), Allah’ın emriyle Gadir Hum’da İmam Ali’yi halefi olarak tayin etmişti. Bu nedenle aslında ayrılığa gerek yoktu, çünkü İmam Ali daha önce Hz. Muhammed (saa) tarafından İmam, lider ve halife olarak ilan edilip biat alınmıştı.
Birinci halife Ebu Bekir’in Sakife’de halife seçilmesinin ardından, Ebu Bekir ve Ömer birkaç sahabeyle birlikte İmam Ali ve orada toplanan taraftarlarından biat almak için Hz. Fatıma’nın evine hücum ettiler. Sonra Ömer, Ebu Bekir’e biat etmedikçe evi ateşe vermekle tehdit etti.
Tarihçiler, Ömer’in İmam Ali’yi ve adamlarını dışarı çıkıp Ebu Bekir’e biat etmeleri için çağırdığını söylerler. Onlar gelmeyince Ömer kapıyı kırarak içeri girdi ve bunun sonucunda Hz. Fatıma’nın kaburgaları kapı ile duvar arasına sıkıştırılarak kırıldı ve Hz. Muhsin’i (as) düşürmesine sebep oldu. Ardından Hz. Fatıma’nın evini ateşe verdi.
Şehadet
Hz. Muhammed (saa) Veda Haccının ardından Hz. Fatıma’yı yanına çağırarak onun yakında bu dünyadan göçeceğini ve ailesinden kendisine ilk kavuşacak kişinin o olacağını haber vermiştir. Hz. Muhammed’in (saa) hakka yürümesinden sonra, Hz. Fatıma kederlendi ve altı aydan kısa bir süre sonra, Onuncu Cuma günü vefatına kadar böyle devam etti. Hz. Fatıma’nın Ebu Bekir’e olan öfkesi vefatına kadar devam etti. Sahih Buhari (cilt 3) gibi bazı Sünni kitaplarında da bu konu yazılıdır.
Tarihi belgelere göre Aleviler, Hz. Fatıma Hanım’ın evini ateşe vermekle tehdit eden Ömer Hattab tarafından evine baskın yapıldıktan sonra aldığı yaralar sonucu öldüğünü söylemektedir. Küçük oğullarının ölmesinden korkan Hz. Fatıma kapıyı açmak için yaklaştı. Kapı, Hz. Fatıma’yı yere deviren saldırganlardan biri tarafından açıldı. Bu saldırının hamileyken göğüs kafesini kırdığı ve düşük yapmasına neden olduğu söyleniyor. Tarihi bilgilere göre Hz. Muhammed (saa) rüyada Hz. Fatıma’ya görünerek ertesi gün vefat edeceğini bildirmiştir. Hz. Fatıma, İmam Ali’ye onun ölümünün yaklaştığını haber vermiş ve ondan zalimlerin merasime ve cenaze namazına katılmamalarını ve defnedildiği yerin bilinmemesini istemiştir.
Onu gece saatlerinde 13 Cemaziy el-Evvel (MS 630 civarında) tarihinde gömdü ve gerçek mezarı anlaşılmasın diye üç sahte mezar yaptı. Ailesi ve birkaç has yareni onunla birlikteydi.
Hz. Fatıma’nın kabrinin yeri, farklı mezheplerden olan Müslümanlar arasında tartışmalı bir konudur. İmam Ali’nin eşini bilinmeyen bir yere gömdüğü söylenir, çünkü bu Hz. Fatıma’nın isteğidir. Gizli defnedilerek, birinci halife Ebu Bekir’in varlığından kaçınmak amacıyla yapılmıştır. Hz. Fatıma’nın mezar yeri Baki kabristanlığı olarak bilinen mezarlığın içindedir ama yeri tam olarak bilinmemektedir.
Nesli (Torunları)
Hz. Fatıma’nın evlatları olarak iki oğlu İmam Hasan ve İmam Hüseyin, iki kızı Hz. Zeynep ve Ümmü Gülsüm ve düşük olan üçüncü oğlu Hz. Muhsin vardı. Hz. Muhammed‘in (saa) soyunu yalnızca Hz. Muhammed’in hayatta kalan tek çocuğu olduğu için Hz. Fatıma (as) aracılığıyla gelmiştir. Hz. Muhammed’in (saa) yetişkinliğe ulaşmış bir oğlu olmamıştır. Hz. Fatıma’nın soyundan gelenlere Seyyid (efendi) ve Şerif (soylu) denir.
Müslümanlar, Hz. Fatıma’yı sevgi dolu ve özverili bir kadın, anne, eş, samimi bir Müslüman, kadınlar için bir örnek olarak görmektedirler. Hz. Hatice’den sonra Müslümanlar, bu dünyadaki ve cennetteki tüm kadınların lideri olarak kabul edilen en önemli tarihi şahsiyet olarak Hz. Fatıma’yı kabul ederler. O, ikinci ve üçüncü imamların annesi ve sonraki tüm imamların atası olan İmam Ali‘nin eşidir.
“İmamların Annesi” olarak kabul edilen Hz. Fatıma insanlık tarihinde özel bir rol oynamaktadır. Hz. Muhammed’in (saa) tek çocuğu olarak eşsiz bir statüye sahiptir. Kur’an’ın “Kevser” (“Bolluk”) suresi, doğumunun öneminden bahseder ve onu Hz. Muhammed’in (saa) tek çocuğu olarak tanır. Kusursuz, günahsız olmasından dolayı Müslüman kadınlar için bir rol modeldir. Yoksul bir hayat sürmesine rağmen onun merhameti ve sahip olduğu her şeyi başkalarıyla paylaşması anlatılır.
Aslında onun karakteri, İslam tarihindeki en cesur kişiliklerden biri olarak öne çıkıyor. Hz. Muhammed’in (saa) Gadir Hum ilanının tek savunucusu olarak halifelere karşı durdu.
Hz. Fatıma’nın çektiği acı ve şehadet, İslam’ın ilk trajedisiydi. Son günlerini babasının şehadetinin yasını tutarak geçirdi. Hz. Fatıma, Emeviler tarafından katledilen iki oğlunun şehadetine ebediyen ağlamaktadır. Aleviler, Hz. Fatıma’nın acılarına ağlayarak onun acılarına ortak olurlar. Müminlerin gözyaşlarının da Hz. Fatıma’yı teselli ettiğine inanılır. Aleviler, Hz. Fatıma’nın bu dünyadaki çektiği acıların bir karşılığı olarak ahirette kurtarıcı olarak taraftarlarına, sevenlerine şefaat edeceğine de inanırlar.
Hz. Fatıma’nın Mushafı
Hz. Muhammed‘in vefatından sonra dünya Hz. Fatıma için çekilmez bir hale gelmişti. Allah Cebrail’i görevlendirerek Hz. Fatıma’ya gelecekti olaylardan haberdar ederek üzüntülerinden teselli bulmasını sağladı. Fatıma’nın Mushaf’ı Cebrail tarafından Hz. Fatıma’ya ilham olunmuştur ve Hz. Fatıma Hz. Ali’ye imla ettirmiştir. Bu mushaf Hz. Ali’nin eliyle kaleme döküldü. Bir rivayete göre İmam Mehdi zuhurunda kitabı tekrardan getirecektir.