İmam Ali’nin Tevhide Dair Hutbesi
İmam Ali’nin Tevhide Dair Hutbesi yazımızda şu konu geçmektedir. Müslim b. Evs şöyle rivayet eder: “Kufe mescidinde Hz. Ali’nin meclisinde oturmuştum, ansızın sarı tenli bir adam (sanki Yemen ehlinden idi) ayağa kalkarak şöyle dedi: “Ey Müminlerin Emiri! Rabbini sanki O’na bakıyor ve O’nu görüyormuşçasına bize vasıf et.” İmam Ali Rabbini tespih edip O’nu ululadıktan sonra şöyle buyurdu:
“Hamd, bir şeyden başlangıcı olmayan evvel, bir şeyde gizli kalmayan, her zaman olan, bir şeyle karışmamış Allah’a özgüdür. Düşünce değildir ki zihne gelsin, karartı değildir ki görülsün, cisim değildir ki kısımlara ayrılsın, sonlu değildir ki sonlansın, yaratılmamıştır ki görülsün, gizli değildir ki açığa çıksın, örtülü değildir ki ihata edilsin. Etrafını saran hiçbir yer yokken O vardı ve O’nu kudretiyle taşıyan hiçbir taşıyıcı yoktu. Varlığı yokluk sonrası olmadı. Vehimler şeylere keyfiyet vermede şaşkındır.
O, mekânsız, devamlı var olan, zamanların değişmesiyle yok olmayandır. İşten sonraki işte değişmez, kalplerin varsayımlarından uzaktır. Eşya ve hâletlerden yücedir. Yalnızdır, gaybı bilendir. Yaratılmışların O’nun hakkındaki düşünceleri reddedilmiş, onların ise O’nun hakkındaki sırları gizli değildir. Niteliksiz bilinendir. Duyu organlarıyla algılanmaz, insanlarla mukayese olunmaz, gözler O’nu göremez, düşünceler O’nu kavrayamaz, akıllar O’nu ölçemez, vehimler O’nu algılayamaz, çünkü aklın ölçtüğü ve benzeriyle tanınan şeyler sınırlıdır.
Nasıl olur da benzerliklerle nitelendirilip, fasih dillerle sıfatlandırılabilir? O eşyaya girmemiştir ki (hulûl etmemiştir ki) onlarda olduğu söylensin, onlardan ayrılmamıştır ki onlardan ayrıdır denilsin, O’nun olmadığı yer yoktur ki “Nerededir?” denilsin. Yapışmakla bir şeye yakın, ayrılmakla da uzak değildir, belki O keyfiyetsiz olarak eşyadadır. O bize şah damarından daha yakın, her uzağın benzerliğinden daha uzaktır. Eşyayı ezeliyet kökünden yaratmamış, onlardan önce olanlardan oluşturmamıştır, belki onları yarattığı gibi yaratmış, yaratışını sağlam kılmış, suret verdiği gibi suret vermiş, şekillerini güzelleştirmiştir.
Yücelikte tek olan Allah münezzehtir. Hiçbir şey O’ndan men olmamıştır. Yaratıklarının hiçbirinin itaati O’na fayda sağlamaz, dua edenlerin duasını çabuk kabul edendir, gökyüzü ve yeryüzünde bulunan melekler O’na mutidir. Musa’yla uzuv, âlet, dudak ve dil olmaksızın konuştu. O, sıfatlardan yüce ve münezzehtir. Artık kim mahlûkların ilâhını sınırlı zannederse mabud yaratıcıya cahildir demektir.”
Kaynak: Tevhid, Muhammed b. Babaveyh, Tevhid ve Teşbihin Nefyi Babı.