Akıl
Akıl, gerek Kur’an gerek Peygamber ve Ehl-i Beyt tarafından önemsenip övülmüştür. Bu yazımızda Ehl-i Beyti’n akıl üzerine söylediklerini sizlerle paylaşacağız.
1) Muhammed b. Müslim, İmam Muhammed Bakır’ın şu sözünü rivayet etmiştir:
“Allah, aklı yaratınca onu konuşturdu, ardından ona, “Beri gel.” dedi, akıl beri geldi. Sonra, “Geri git.” dedi, akıl geri gitti. Sonra şöyle buyurdu: “İzzetim ve celâlim hakkı için senden daha sevimli bir şey yaratmış değilim. Senin eksiksiz, olgun halini ancak sevdiğim kimselere bahşederim. Sadece sana emreder, yalnız sana yasaklarımı yöneltir, sırf seni cezalandırır ve yalnızca seni ödüllendiririm.”
2) Esbağ b. Nubate, İmam Ali’nin şu sözünü rivayet etmiştir:
“Cebrail, Âdem’in yanına indi ve dedi ki: “Ey Âdem! Üç şeyden birini seçmeni önermekle emir olundum. Birini seç, diğer ikisini bırak.”
Âdem ona: “Ey Cebrail! Bu üç şey nedir?” diye sordu.
Cebrail: “Akıl, hayâ ve dindir.” dedi.
Âdem: “Ben aklı seçtim.” dedi.
Bunun üzerine Cebrail hayâ ve dine: “Haydin dönelim, onu bırakın.” dedi.
Hayâ ve din dedi ki: “Ey Cebrail! Bize, akıl neredeyse siz de orada olun.” diye emredildi. Bunun üzerine Cebrail, “Öyleyse size emredildiği gibi hareket edin.” dedi ve geldiği yere doğru yükseldi.”
3) Muhammed b. Abdulcabbar, İmam Cafer Sadık’ın şu sözünü rivayet etmiştir:
İmam’a sordum ki: “Akıl nedir?”
Buyurdu ki: “Rahman’a kulluk sunmanın aracı ve cennetleri kazanmanın aleti olan bir yetenektir.”
Dedim ki: “Peki, Muaviye’nin sahip olduğu yetenek nedir?”
Buyurdu ki: “Onunkine kurnazlık denir. Şeytanettir. Akla benzer; ama kesinlikle akıl değildir.”
4) Hasan b. el-Cehm, İmam Rıza’dan şu sözü rivayet etmiştir:
“Her kişinin dostu aklıdır; düşmanı da cehaletidir.”
5) Hasan b. el-Cehm, İmam Ali Rıza’dan şu sözü rivayet etmiştir:
“Yanımızda bazı insanlar var, bunlar imamlara sevgi beslerler; fakat dinde derin kavrayış ve kesin inanç sahibi olanların kararlılıklarını onlarda gözlemleyemiyoruz. Yalnızca sözleriyle kararlı olduklarını ifade etmeye çalışıyorlar.” bunlar hakkında ne buyurursunuz?
Dedi ki: “Bunlar, Allah’ın azarladığı kimselerden sayılmazlar. Allah, onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Ey akıl sahipleri! İbret alın.” (Haşr, 2)”
6) İshak b. Ammar İmam Cafer Sadık’tan şöyle rivayet etmiştir:
“Kimin aklı varsa dini vardır, kimin dini varsa cennete girer.”
7) Muhammed b. Sinan, Ebu’l-Carud’dan, o da İmam Muhammed Bakır’dan şu sözü rivayet etmiştir:
“Allah, kıyamet günü hesaplaşma anında insanları, dünyada verdiği akıl oranında sorgulamaya tabi tutar.”
8) Muhammed b. Süleyman Deylemî, babasından İmam Sadık’ın şu sözünü rivayet etmiştir:
“Falan adam, ibadetleri, dini ve erdemi itibariyle şu şu özelliklere sahiptir.” Böyle biri için ne buyurursunuz?
Dedi ki: “Aklı nasıl?”
Dedim ki: “Bilmiyorum?”
Bunun üzerine şunları söyledi: “Hiç kuşkusuz sevap insanın aklının düzeyine göre verilir. İsrail oğullarından bir adam vardı. Bu adam, denizin ortasındaki adalardan birinde Allah’a ibadet ederdi. Adanın her tarafı yemyeşildi, seyre doyum olmazdı. Her tarafı ağaçlarla kaplıydı. Suyu boldu. Bir gün bir melek, bu adamın bulunduğu adadan geçti. Onu görünce şöyle dedi: “Ey Rabbim, şu adamın aldığı sevabı bana göster.” Allah-u Teâlâ ona adamın sevabını gösterince melek, bu sevabı az buldu.”
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ ona: “Adamla arkadaşlık et.” diye vahyetti.
Melek adamın yanına insan suretine bürünerek geldi.
Adam: “Kimsin sen?” diye sordu.
O: “Ben ibadetle meşgul bir insanım. Senin yerini ve burada ibadetle meşgul olduğunu duydum. Bu yüzden senin yanında Allah’a ibadet etmeye geldim.” Melek adamın yanında o gün kaldı. Sabah olunca melek ona dedi ki: “Senin yerinin havası, suyu ve çevresi tertemiz ve güzeldir. Burada ibadet etmekten başka bir şey yapılmaz.”
Abid adam, ona şunları söyledi: “Bu yerimizin bir kusuru vardır.”
Melek: “Nedir bu kusur?” diye sordu.
Adam: “Rabbimizin hayvanı yoktur. Eğer Rabbimizin eşeği olsaydı, onu burada güder, otlatırdık; çünkü bunca ot kuruyup zayi oluyor.” dedi.
Melek ona dedi ki: “Sence Rabbimizin eşeği yok mudur?”
Dedi ki: “Eğer eşeği olsaydı bunca otun zayi olmasına izin vermezdi.”
Allah, meleğe şöyle vahiy etti: “Ben ona aklının düzeyine göre sevap verdim.”
9) Sekunî, İmam Cafer Sadık’ın şu sözünü rivayet etmiştir:
“Resûlullah buyurdu ki: “Tavırları güzel ve sempatik bir adamdan size bir haber gelirse, siz asıl onun aklının güzelliğine bakınız; çünkü bu insan aklının düzeyine göre yapıp ettiklerinin karşılığını görecektir.”
10) Ahmed b. Muhammed b. Halid, ashabının bazısından merfu olarak Resulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
“Allah, insanlar arasında akıldan daha üstün bir şeyi pay etmiş değildir. Akıllı insanın gecesini uykuyla geçirmesi, cahilin gece boyunca uyanık kalmasından daha hayırlıdır. Akıllı insanın evinde kalması, cahilin (hac ve cihat gibi sebeplerle) evinden çıkmasından daha iyidir.
Allah, nebi ve resullerini, akıl bakımından tam olgunlaşmadıkça görevlendirmemiştir. Peygamberin aklı, bütün ümmetinin aklından daha üstündür. Peygamberimizin zihninde geçen bir şey, müçtehitlerin içtihadından daha üstündür. Kul, akıl edip kavramadığı sürece Allah’ın farzlarını yerine getirmiş olmaz. Bütün abidler (çok ibadet eden), ibadetlerinin üstünlüğü bakımından bir akıllı insanın ulaştığı mertebeye ulaşamazlar. Akıllılar derken saf akla sahip olanları kastediyorum. Allah-u Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Ancak temiz akıl sahipleri düşünüp öğüt alırlar.”(Bakara, 269)”
Kaynak: Usul-u Kafi, Akıl ve Cehalet bölümü.