İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid
İmam Ali Rıza’nın dilinden “Tevhid” yazımızda İmam Ali er-Rıza bizlere “Yüce Allah’ın İsimleri, Aralarındaki Anlam Farklılıkları ve Yaratılmışlar Arasındaki Farkları” açıklamaktadır.
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Kadim” Oluşu
Hüseyin b. Halid, İmam Ali er-Rıza’dan şöyle rivayet etmiştir, İmam Ali Rıza şöyle demiştir: “Bil ki (Allah sana hayrı öğretsin) Allah Teâlâ kadimdir, kadimlik O’nun sıfatıdır. Akıllı bir kimse, bunun O’ndan önce bir şeyin olmadığına, daimîlikte Onunla beraber bir şeyin bulunmadığına delâlet ettiğini bilir. Akıl sahiplerinin genelinin itirafıyla bu sıfatın mucizesi bizim için açıklığa kavuşmuştur ki, Allah’tan önce bir şey yoktur, kalıcılığında Onunla beraber bir şey yoktur.
Dolayısıyla Allah’tan önce ve Onunla beraber kalıcılık niteliğine sahip bir şeyin olduğunu savunanların görüşleri geçersizdir. Eğer Allah ile beraber kalıcılık niteliğine sahip bir başka şey olsaydı Allah’ın o şeyin yaratıcısı olması caiz olmazdı; çünkü o şey her zaman Onunla beraber olurdu. Allah, her zaman kendisiyle beraber olan bir şeyin nasıl yaratıcısı olabilir ki? Eğer Allah’tan önce bir şey olsaydı ilk var olan, o şey olurdu, Allah değil. İlk olanın diğerinin yaratıcısı olması daha uygundur.”
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın İsimleri
“Sonra Allah Teâlâ, kendisini bir takım isimlerle nitelendirmiştir. Varlıkları yaratınca, onları kulları haline getirince ve onları sınavlardan geçirince bu isimlerle kendisini çağırmalarını istedi. Kendini; Semi (işiten), Basir (gören), Kadir, Kâim, Nâtık (söyleyen), Zahir, Bâtın, Latîf, Habîr (haberdar), Kavi (güçlü), Aziz (üstün), Hâkim (hikmet sahibi), Âlim ve benzeri isimlerle isimlendirdi.
Kötü niyetli yalanlayıcılar bu isimleri inceleyince ayrıca bizim de (hiçbir şey Allah’a benzemez ve yarattıklarından hiçbir şey Onun durumunda olmaz) dediğimizi duyunca dediler ki: “Söyleyin bakalım, Allah’a hiçbir şeyin benzemediğini, hiçbir şeyin O’nun gibi olmadığını iddia ettiğinize göre nasıl oluyor da güzel isimleri almada O’na ortak oluyorsunuz ve bu isimlerin tümünü kendiniz için de kullanıyorsunuz? Çünkü bu isimleri almanız, sizin de bu güzel isimlerin tümünü üzerinizde toplamanız halinde, bu durumların tümünde veya bir kısmında O’nun gibi ve O’nun benzeri olursunuz.”
Onlara şu karşılık verildi: “Allah Teâlâ, kullarına bir ismin iki farklı anlama gelmesi gibi farklı anlamlara gelen isimlerini bilmelerini gerekli kıldı.” Bunun kanıtı insanların sözleri, aralarında yaygın olan kullanımlarıdır. Yüce Allah da kullarına insanların aralarında kullandıkları kelimelerle hitap eder. Onların anladıkları şeyleri söyler ki, bir şeyi zayi ettiklerinde bu, onların aleyhine bir kanıt olsun.
Nitekim insanlar arasında her hangi bir adama köpek, eşek, öküz, şeker, acı ve aslan gibi isimler verilir. Bütün bunlar adamın değişik hallerine dayalı olarak yapılan nitelemelerdir ve gerçek anlamları esas alınarak konulmamışlardır. Çünkü insan, aslan ve köpek değildir. Bunu anla! Allah sana merhamet etsin.”
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Bilen” Oluşu
“Allah da bilen olarak isimlendirilir; ancak bu, eşyanın bilinmesine yardımcı olan sonradan olma bilgi değildir. Kulların niteliği olan sonradan olma bilgi ile karşılaşılan ilâhî emirlerin korunması, yarattığı varlıkların üzerinde tefekkür edilmesi, gelip geçmiş toplumların bozguncu özelliklerinin bilinmesi gerçekleştirilir. Eğer böyle bir bilgiye sahip olunmazsa veya bir an için bu bilgi kaybolursa, kişi cahil ve zayıf olur.
İşte yüce Allah’ın bilgisi bu tür bir bilgi değildir. Nitekim kullar arasında sonradan olma bilgiye sahip olma anlamında âlim olarak isimlendirilen kimseler, bu bilgiye sahip olmadıkları zamanlarda cahildiler. Eğer varlıkları bilme nitelikleri ortadan kalkarsa tekrar cahil olurlar. Allah bilen olarak isimlendirilmiştir; çünkü O’nun her hangi bir şeyi bilmemesi söz konusu değildir. Böylece yaratan ve yaratılan âlim isminde birleşmişlerdir; ancak, gördüğünüz gibi, kastedilen anlam farklıdır.”
Rabbimiz, işiten olarak da isimlendirilir; ama sesleri işitmesine veya görmesine yardımcı olan bir kulak deliğine sahip olduğu ve bununla göremediği anlamına gelmez. Fakat biz kullar sahip olduğumuz kulak deliğiyle sesleri işitebiliriz; ama onun aracılığıyla varlıkları göremeyiz. Allah bize, hiçbir sesin kendisinden gizli kalmadığını haber vermiştir; ama bizim kendimizi bu bağlamda isimlendirdiğimiz anlamda değil.
İşitme ismi ile de bir noktada buluştuk; ancak bu isim bizim açımızdan farklı, Rabbimiz açısından farklı bir anlam ifade etmektedir. Aynı şekilde Allah’ın görmesi de göz deliği yardımıyla gerçekleşen bir olgu değildir. Fakat bizler, göz delikleri aracılığıyla görürüz ve bu organdan başka maksatlar için yararlanamayız. Buna karşılık Allah görür ve görülen hiçbir şey O’nun bilgisinin kapsamının dışına çıkamaz. Bu bağlamda isim noktasında birleştik; ama anlam hususunda farklılaştık.”
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Kaim” Oluşu
“Allah kâimdir”; ama dikilmek ve bacakların üzerinde dik durmak anlamında değil. Bu varlıklar açısından geçerli olan bir dik duruş, kâim oluş şeklidir. Allah, koruyup gözeten anlamında ‘kâim’dir. Bir adamın, falan kişi bizim işlerimizi yürütüp gözetmekten sorumludur, demesi anlamında. Allah, her nefsin kazanıp edindiğinin üzerinde koruyucu, gözeticidir. Ayrıca insanların konuşmalarındaki ‘kâim’ sözcüğü bâki, kalıcı anlamına da gelir.
Ayrıca bu sözcük yeterlilik, liderlik anlamını da ifade eder. Bir adama, falan oğullarının liderliğini yap, onları yönet, demen gibi. Biz insanlar açısından ‘kâim’, ayaklarının üzerinde dikilmiş demektir. Dolayısıyla ismen ortak bir noktada buluşmakla beraber anlam esasında (temelinde) buluşmadık. Allah’ın latif oluşu azlık, incelik ve küçüklük anlamına gelmez. Tam tersine varlıkların içine nüfuz edicilik ve kavranmasının, algılanmasının imkânsızlığını ifade eder.
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Latif” Oluşu
Bir adama “bu iş bana latif geldi” ya da “falan adam düşünce tarzı ve sözü itibariyle lâtiftir” dediğin zaman bu sana şunu anlatıyor ki akıl bu işte şaşkın haldedir, maksadını kavrayamayacak durumdadır ve iş zihinsel olarak tasavvur edilemeyecek kadar derin ve incedir. Allah Tebareke ve Teâlâ’nın latifliği de öyle. O, bir sınırla sınırlandırılmaktan, bir nitelikle mahdut hale getirilmekten münezzehtir. Biz insanların latifliği ise küçüklük, incelik ve azlık anlamını ifade eder. İsmimiz aynı olmakla beraber bu ismin işaret ettiği anlam, bizim açımızdan ayrı, Allah açısından ayrıdır.”
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Habir” Oluşu
Her şeyden haberdar olmak (Habir); hiçbir şeyin gizli kalmaması, hiçbir şeyin gözden kaçmaması demektir. Ama Allah’ın her şeyden haberdar olması deneyim ve varlıklardan ibret çıkarmak sonucu oluşan bir nitelik değildir. Çünkü deneyim ve ibret alma sonucu oluşan ilim, bu iki olgunun bulunmadığı durumlarda ortadan kalkar. Deneyim ve ibret alma sonucu bilen kimse, bundan önce cahil kimsedir. Allah ise her zaman yarattıklarından haberdardır. İnsanlardan haberdar olanlar ise bilgi edinerek cehaletten kurtulmak suretiyle bu niteliğe kavuşurlar. Bu hususta da isim aynı olmakla beraber anlam bizimle Allah açısından farklılık arz etmektedir.
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Zahir” Oluşu
“Allah’ın zahir oluşu ise bütün varlıkların üzerinde onların üstüne binmiş, üstlerinde oturmuş, tepelerine kurulmuş anlamına gelmez. Bilâkis varlıkları kahredici gücüyle kontrol etmesi, onlara galip olması, onlar üzerinde karşı konulmaz bir güce sahip olması anlamına gelir. Söz gelimi bir adam: “Düşmanlarım üzerinde zahir oldum ve Allah beni, hasmımın üzerinde zahir kıldı” dediği zaman zafere eriştiğinden, onları yenilgiye uğrattığından söz ediyordur.
Allah’ın varlıklar üzerinde zahir olması da bu anlama gelir. Bu niteliğin bir diğer anlamı da şudur: “Allah kendisini arayan kimse açısından zahirdir. Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz. O, yarattığı her şeyin yöneticisi, yönlendiricisidir. Dolayısıyla her zahir olan şey, Allah Teâlâ açısından daha zahir ve daha açıktır. Çünkü ne tarafa yönelirsen yönel, orada mevcut bulunan Allah’ın sanatını yok sayamazsın. Baktığın her yerde O’nun sanatını
görürsün. Bizzat senin varlığında da O’nun sanatının izleri yeterince vardır. Biz insanlardan zahir olan ise kendisi olarak belirgin ve sınırları itibariyle bilinen kimseye denir. Burada da isim olarak birleşmemize karşın anlam açısından farklılaştığımız görülmektedir.
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Batın” Oluşu
“Allah’ın ‘bâtın’ olması; varlıkların içinde olmak, onların içinde batmak anlamına gelmez. Bilâkis, bilgi, koruma ve planının varlıkların derinliklerine, gizliliklerine nüfuz etmesi anlamına gelir. “Ebtantuhu” denildiği zaman, ondan haberdar oldum, gizli sırlarını bildim, denilmiş olur. Fakat biz insanlardan bâtın olan bir şeyde kaybolan, örtünen kimse demektir. Görüldüğü gibi isim aynı olmakla beraber bizim açımızdan farklı, Allah açısından farklı bir anlam ifade etmektedir.”
İmam Ali Rıza’nın Dilinden Tevhid ve Allah’ın “Kahredici” Oluşu
Allah’ın ‘kahredici’ olması da zahmet, yorgunluk, çözüm arama, kibarlık ve tuzak kurma şeklinde zorlayıp baskı altına alma anlamına gelmez. Bu tür yöntemlerle kullar, birbirlerini baskı altına alırlar. Bazen baskı altına alınan kimse daha sonra baskı uygulayan kimse haline gelir ve baskı uygulayan kimse de baskıya uğrayan olur. Fakat bu nitelik Allah açısından; yarattığı bütün varlıkların O’nun karşısında zillet giysisine bürünmeleri, boyun eğmeleri anlamını ifade eder. Öyle ki Allah onlarla ilgili bir şey istediği zaman buna karşı çıkacak gücü bulamazlar kendilerinde.
Bir göz açıp kapama anı kadar kısa bir süre için dahi O’nun iradesinin dışına çıkmazlar. “O, bir şeye ‘Ol’ der, o da hemen oluverir.” (Yasin, 82) Biz insanlar açısından kahredici niteliği ise yukarıda anlattığım ve tanımladığım şekildedir. Bir kez daha isim bir olmakla beraber ismin bizim ve Allah açısından ifade ettiği anlam farklılaştı. Bu durum, tümünü üzerimizde taşımamız mümkün olmamakla beraber diğer bütün isimler için de geçerlidir. Sana sunduğumuz bu bilgiler yeterlidir. Allah sana yardım etsin. yol göstericilik ve başarılı kılma hususunda bize yardımcı olsun.”
Kaynak: Tevhid, Muhammed b. Ali . Babaveyh, Yüce Allah’ın İsimleri, Aralarındaki Anlam Farklılıkları ve Yaratılmışlar Arasındaki Farkları bölümü.