İmam Ali Rıza’nın Hayatına Kısa Bir Bakış

İmam Ali Rızanın hayatına kısa bir bakış yazımızda, İmam Rıza’nın doğumunu, imamet dönemini ve şehadetini inceleyeceğiz.

Ali ibn Musa El-Rıza (Arapça: علي بن موسى الرضا), Hz. Muhammed’in (saa) yedinci torunu ve On İki İmam’ın sekizincisidir.

İmam Ali Rıza’nın Medine’de Doğumu

MS 766’da (Hicri 11 Zilkade 148 ), Medine’de, babasından sonra imamet makamını devralan İmam Musa Kazım’ın oğludur. Ali ve Rıza unvanını aldı. Dedesi İmam Cafer Sadık’ın şehadetinden bir ay sonra dünyaya geldi. Babası ve büyükbabası gibi, eğitimi de babasının tedrisatından geçti. İmam Rıza’nın annesi, ilim ve iman aleminin en önemli ve seçkin hanımlarından sayılan Necime’dir. Aslen Mağrip, yani Kuzeybatı Afrika’dandır. İmam Sadık’ın eşi Hz. Hamide Hatun tarafından cariye (hizmetçi) olarak alınıp azat edildi ve Hz. Hamide Hatun gibi önemli bir İslam âlimiydi.

İmam Ali Rıza’nın İmamet Dönemi

İmam Musa Kazım hapiste iken zehirlenerek şehit edildi. Ve aynı gün İmam Rıza Alevi Müslümanların imamlığı görevini üstlendi. İmam Rıza Kur’an-ı Kerim’i doğru tefsir etmekle büyük bir görevi özellikle Harun Reşid hükümeti altında hüküm süren en elverişsiz koşullar altında üstlenmişti. Alevilerin birçoğu hapsedildi ve özgür olan ve hapse atılamayanlarda anlatılmaz zulümler ve acılar yaşadı.

Elbette İmam Rıza, en kaotik dönemlerde bile Hz. Peygamber’in misyonunu barışçıl bir şekilde sürdürerek çağına damgasını vurmuştur. Ve büyük ölçüde onun çabaları sayesinde Hz. Peygamber ve torunlarının öğretileri yaygınlaştı.

İmam Rıza, atalarından büyük akıl ve gönül vasıflarını miras almıştı. Çok yönlü bir insandı ve birçok dil üzerinde tam hakimiyeti vardı. İbnu’l Esir El-Cezeri, İmam Rıza’nın şüphesiz ikinci asrın en büyük bilgesi, azizi ve alimi olduğunu kaleme almıştır.

İmam Rıza Horasan’a sürgün giderken, Medine’den Me’mun’un muhafızları tarafından zorla, at sırtında Nişabur’a geldi. Binlerce insan onun etrafında toplandı. İmamlarını karşılamaya ve görmeye geldikleri için tüm yollar aşırı kalabalıktı.

İmam Ali Rıza’nın Altın Silsile Hadisi

Zamanın iki büyük âlimi Ebu Zer’a er-Razi ve Muhammed ibn Eslem et-Tusi kalabalığın arasından çıktılar ve inanlara İmam’ın sesini duyabilmeleri için yalvardılar. Ayrıca imamdan toplantıya hitap etmesini istediler. İmam, talebi kabul etti ve kısa konuşmasında, “La ilahe İllallah” (Allah’tan başka ilah yoktur) ifadesinin gerçek yorumunu toplanan büyük kalabalığa anlattı.

“La İlahe İllallah’ın” Allah’ın kalesi olduğunu ve kaleye girenin O’nun gazabından kurtulduğunu söyledi. Bir an duraksadı ve kaleye girebilmek için birkaç şartın da bulunduğunu ve şartların en büyüğünün o günün imamına samimi ve tam teslimiyet olduğunu; Peygamber’e ve onun soyuna karşı herhangi bir sadakatsizliğin kaleye giriş hakkını geri alacağını halka çok cesur ve açık bir şekilde açıkladı.

İmam Rıza buyurdu ki: “Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “La İlahe İllallah” benim kalemdir; o halde kim kaleme girerse, azabımdan güvende olur.” İmam’ın merkebi hareket ettiği sırada, İmam Rıza yüksek bir sesle şöyle buyurdu: “Bu kaleye girmenin şartları vardır ve ben de o şartlardan birisiyim.”

Yukarıda bahsedilen olay, İmam Rıza’nın büyük popülaritesini ve Müslümanların İmamlarına gösterdikleri sevgi, sadakat ve saygıyı açıkça göstermektedir. Halife Me’mun, İmam Rızaya olan bağlılığını dile getirmediği takdirde uzun süre halifeliğinin kalamayacağının bilincindeydi. Horasan halkı İmam Rıza’ya gerçekten ve içtenlikle bağlıydılar. Halife Me’mun ancak onları İmam Rıza’ya saygı ve sempati gösteriyormuş gibi yaparsa kazanabilirdi.

İmam Ali Rıza ve Memun

Me’mun çok kurnaz bir insandı. İmam Rıza’yı davet etmek ve halifeliği ona teklif etmek için bir plan yaptı. İmamı halife fermanı ile çağırdı. Sakin bir hayat yaşadığı Medine’yi terk etmeye ve kendini Me’mun’un halifelik mahkemesine sunmaya zorlandı.

Me’mun geldiğinde ona konukseverlik ve büyük saygı gösterdi. Ve sonra ona: “Kendimi hilafetten kurtarmak ve makamı sana vermek istiyorum.” dedi. Fakat İmam Rıza Me’mun’un planını bildiği için (ilahi ilim ile) bu teklifini reddetti. Sonra Me’mun teklifini bir mektupta tekrarladı. Ve şöyle dedi: “Sana teklif ettiğimi reddedersen, benden sonra varis olmayı kabul etmelisin.”

Ama yine İmam Rıza onun teklifini şiddetle reddetti. Me’mun onu çağırdı. İki makama (yani askeri ve sivil) sahip olan el-Fazl ibn Sehl ile yalnızdı. Toplantılarında başka kimse yoktu. Me’mun, İmam Rıza’ya şöyle dedi: “Müslümanlar üzerinde sana yetki vermeyi ve onu sana vererek bu sorumluluktan kurtulmayı uygun gördüm.”. İmam Rıza onun teklifini bir kez daha kabul etmeyince, Memun reddetmemesi için tehdit edercesine konuştu. Ömer ibn Hattab gibi bir istişare heyeti kurdu. “Bu yüzden senden istediğimi kabul etmekten senin için bir kaçış yolu yoktur.” dedi.

İmam Rıza cevaben şöyle dedi: “Ben veliahtlığı, hiçbir şeyi emretmemek, hiçbir şeyi yasaklamamak, hiçbir hususta hüküm vermemek ve süregelen hiçbir uygulamayı değiştirmemek şartıyla kabul ediyorum. Bütün bunlardan beni muaf tutacaksın.” dedi.

Memun bu şartları kabul etti. İmam Rızayı Hicri 201 senesinin Ramazan ayının beşinci gününde Memun’un veliahtı olarak ilan edildi.

Zamanının çoğunu Allah’a ibadet ederek ve insanlara hizmet ederek geçirdi. Hilafet sarayındaki yüksek makamından dolayı kendisine verilen imtiyazlardan tam olarak yararlanarak Kerbela şehitlerinin şehadetini anmak için toplantılar düzenledi.

Me’mun, İmam’ın artan popülaritesinden çok korkmuş. Ve onu sadece kendi hırslı ve uğursuz planlarını gerçekleştirmek ve hileli planlarına onayını almak için tahtın varisi olarak atamıştı.

İmam Ali Rıza ve Kardeşi Zeyd

İmam Rıza Horasan’a çağrıldığında ve kendisine dayatılan Me’mun’un halefi olma rolünü isteksizce kabul edince, Memun İmam Rıza’nın kardeşi Zeyd’i Medine’den, Horasan’daki sarayına çağırdı. Me’mun, İmam Rıza’ya saygı ve hürmet olarak onu serbest bıraktı ve cezasını görmezlikten geldi.

Zeyd’i İmam Rıza’nın yanına götürdüklerinde İmam Rıza, Zeydin bazı yanlış iddialarına karşılık şöyle buyurdu:

“Ey Zeyd! Kûfe cahillerinin Fâtıma, iffet ve namusunu koruduğundan dolayı Allah onun zürriyetini (soyunu) cehennem ateşine haram kılmıştır.’ diye söylemiş oldukları söz mü seni mağrur edip aldatmıştır? Bu söz, sadece İmam Hasan ile İmam Hüseyin’in hakkında geçerlidir. Sen, Allah’a karşı isyan ettiğin halde, gece gündüz Allah’a itaat ve ibadet eden (baban) Musa bin Cafer’le (birlikte) cennete gideceğini mi zannediyorsun? Eğer durum böyle olursa o zaman sen Allah katında İmam Musa bin Cafer’den daha üstünsün! (Çünkü baban zahmet çekerek cennete gitmiştir; oysa sen zahmetsiz cennete gitmiş olacaksın). Allah’a yemin olsun ki, Allah katındaki sevap, ancak O’na itaat etmekle elde edilir. Sen Allah’a isyan etmekle o sevaba ulaşabileceğini mi zannediyorsun? Ne de kötü düşünüyorsun!”

Zeyd, İmam Rıza’nın sözlerine karşı şöyle dedi: “Ben senin kardeşin ve babanın oğluyum.” İmam buyurdu ki:

“Sen Allah’a itaat ettiğin sürece benim kardeşimsin, ancak günah işlersen artık kardeşim değilsin. Kur’an’da Nuh’un Allah Teâlâ’ya şöyle arz ettiğini işitmedin mi: “Rabbim! Şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin vaadin de doğrusu haktır. Sen hâkimlerin hâkimisin.” Rabbi de şöyle buyurdu: “Ey Nuh! Kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş yapmıştır.” Böylece Allah Teâlâ günah işlediğinden dolayı onu ehlinden (ailesinden) çıkarmıştır. Ey Zeyd! Sen de Allah’a itaat edersen bizim Ehli Beytimizden olursun, ancak günah işlersen Ehli Beytimizin dışına çıkarsın.”

İmam Ali Rıza’nın Bilimsel Kişiliği

İmam Rıza tıp ilminde devrinin alimlerinin başında idi. Din bilginleri ona İslami hükümlerle ilgili sorularını sorarlardı. Tıp alanındaki risalesi, tıp ilminde en değerli İslami literatür olarak kabul edildiğinden “Altın Tez” olarak anılmıştır. Tıp biliminin henüz ilkel olduğu dönemde risalesi “Anatomi, Fizyoloji, Kimya ve Patoloji” gibi bilim dallarını içeriyordu.

İmam Ali Rızanın Şehadeti

İmam Rıza, İran’da (Fars) kendisine eşlik ederken kendisine zehirli üzümler veren Me’mundan fazla yaşamamış ve M.S. 818’de (Hicri 30 Sefer 203) Tus’ta (İran, Horasan’da) vefat etmiştir. İmam Rıza, İran’ın Horasan eyaletine bağlı Meşhed kentindeki İmam Rıza Mescidine defnedildi.

Me’mun, İmam Rıza’nın artan popülaritesinden çok korkmuştu. İmama veraset rolünü verdikten sonra, popülaritesinin azalacağını umuyordu. Memun bu nedenle çok hayal kırıklığına uğradı. İmam onu görevinden uzaklaştırmasını tavsiye etti ama Memun’un aklında başka bir şey vardı. Önceki imamları öldürme yöntemlerine göre hareket ederek İmamı şehit etti.

İmamın şehadetinden önceki gece, en yakın arkadaşlarından birine ertesi gün olacakları anlattı. İmam Rıza şehadetinden bahsetti ve ona sadece bir İmamın diğer İmam tarafından yıkanabileceğini söyledi. Kendinden sonraki İmam olan İmam Muhammed Taki’nin defin ve yıkamasını yapması gerektiğini söyledi. İmam Muhammed Taki el-Cevad ise Medine’de, İmam Rıza ise İran’da Tus’taydı.

İmam Ali Rıza’nın Son Anlarında oğlu İmam Muhammed Taki

Eba Salt’ın rivayetine göre: “İmam Rıza’nın Me’mun ile görüştükten sonra eve döndüğünü gördüm. (Memun burada İmam Rıza’yı zehirlemişti.) Kapıları kilitlememi istedi, sonra uzandı. Aniden İmam Rıza’nın odasına yaklaşırken beyazlar içinde güzel bir genç gördüm. Sordum: “Sen kimsin? Kilitli kapılardan nasıl içeri girebildin?” dedim. O cevap verdi: “Eba Salt! Ben İmam Muhammed Taki el-Cevad’ım (İmam Rıza’nın oğlu) ve beni Medine’den buraya getiren (Allah), beni kilitli kapılardan geçirdi.” Sonra imamın odasına girdi. İmam Rıza onu gördü ve heyecanla kucağına aldı. Sonra oğlunun kulağına bazı sırlar fısıldadı ve oğlunun kollarında öldüğünü gördüm.”

İmam Rıza’nın şehadetinin ardından Horasan’da isyan çıktı. Me’mun sahtekarca ağladı ve yaslı olduğunu göstermek için başına vurdu. Buna rağmen Me’mun’a karşı bir öfke ve nefret dalgası yükseldi. Böylece bir gün ve bir gece cenazenin yapılmasınaMemun izin vermedi. Çünkü kargaşanın büyüyüp öfkeli topluluğun ve alevlenen kitlelerin bütün teşkilatlarını yok edeceğinden korkuyordu.

Bugün Meşhed’deki (İran’daki) İmam Rıza türbesi, dünyanın en büyük mescididir. Her yıl her yerden milyonlarca insan onun mescidine ziyaret etmek, iyileşmek veya şifa bulmak için gelir.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir