ÂYETNAMELER

Bazı âyetlerin şiir şeklinde söylenmiş tefsiri-meali diyebileceğimiz bu nazım türü Alevî-Bektaşî Edebiyatı’na has bir türdür.[1] Bu gibi şiirlere, bir sûre tamamen konu edilebileceği gibi birkaç âyet yahut birkaç ayrı sûreden âyetler de konu edilebilir. 

Klasik İslâm Edebiyatı’nda manayı kuvvetlendirmek, anlatılmak isteneni delilli ve daha tutarlı bir şekilde aktarabilmek için bir hadis yahut âyetten parçalar alınmasına iktibas denir. Âyet yahut hadisin tamamı şiir içinde aktarılabileceği gibi (tam iktibas), bir kısmı da aktarılabilir (nakıs iktibas). Klasik İslâm Edebiyatı’nın ana kaynaklarından biri olan âyetler ve hadisler tüm edebiyat zümrelerince çokça işlenmiş bunlardan sayısız iktibas yapılmıştır. Bu âyetlerde geçen ve çok kullanılan bazı ifadeler kalıplaşıp mazmun haline gelmişlerdir.

Yine kaynağını en başta hadislerden ve âyetlerden alan, Alevî-Bektaşî şiirinde tüm âyetlerden iktibas yapılmakla beraber Yasin, Tâhâ Ahzab, Nûr, İnsan, Fatiha, Kevser, Şems, Duha, İhlâs gibi sûrelerin şiirlere daha çok konu edildiği görülür.[2] Bâtınî manasının çok derin olduğu düşünülen âyetlere sır denmiş bunlar şiirlerde “sakahüm sırrı”, “istiva sırrı” gibi söz kalıplarıyla anılmışlardır Bunların, genellikle cemlerde okunan âyetlerin geçtiği sûreler olduğu görülmektedir.

Bu iktibaslar zamanla şiirin tekrar eden kısmında âyetlere yer verilmesi ile daha da artmış, tüm bunların sonucunda bir sûreyi ya da sûreleri tamamen yahut bir kısmıyla anlatan, şerh eden şiirler yazılmaya başlanmıştır. Bu şiirler genelde fatiha sûresini şerh etmek amacıyla kaleme alınmışlardır. Çünkü Fatiha Sûresi “ümmü’l-kitab“ (kitabın anası) olarak adlandırılıp Kur’an’ın özeti; onu şerh, meal ve tefsir etmekte Kur’an’ın tümünü şerh, meal ve tefsir etmek, olarak görülmüştür. Bu şiirler zamanla âyetname (âyetleme[3]) yahut fatihaname[4] denilen bir türün ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Bilinen ilk âyetname Nesimî’ye ait olup onu 16. Asırda Virânî ve Kalender Baba’nın yazdıkları takip eder.[5] Bu türden şiirler genellikle halk edebiyatının şekilleriyle yazılmışlardır, aruzla yazılmış olanları çok nadirdir. Bu şiirler yazılırken nazım şekli itibariyle en çok koşma tercih edilmiştir.  Alevî-Bektaşî Edebiyatı’nın en az bilinen şiir türü olup âyetnameler hakkında henüz yeterli araştırma yapılmamış, bu türün sınır ve çerçeveleri çizilmemiştir.

Fazlına bel bağladım yâ Vâhid-i ferd-i ehad
Cümlenin mabudu sensin daima hayy-i ebed

Okudun isminde bismillâhirrahmanir’rahîm
Ay sıfatındır sıfatın kul hüvellahu ehad

Evvel ahir Hüvel-hayyullezi’sin lâyemût
Zâhir-ü bâtın Hüvel-bakî’sin Allâhussamed

Lem yelid zatın ve lem yûled sıfatın vasfıdır
Lem yekün zat-ı sıfatın lehû küfüven ehad

Ol zaman kim lütf ile bir gevhere kıldın nazar
Zâhir ol gevherden oldu cümle eşya lâ-aded

Kâf ile nundan yarattın on sekiz bin â‘lemi
Kudretinden erbâ‘in günde tamam oldu cesed

Ey Nesimî daima gönlünde özge nesne yok
Hem dilinde ol fakîrin daim aydur yâ ehad
Elhamdülillah şükür gördüm de bildim
Rabbü’l-Âlemin Hâk yola geldim
Errahmanirrahimden rahmet buldum
Malikiyevmüddin Ali görünür

İnna ataynadır Kevser’in başı
Kevser’i dağıtmak Ali’nin işi
Hasan’ın oddan yoğruldu aşı
Hüseyin’in aldan tonu görünür

İmâm Zeynel de zindanda durdu
Hel-etâ sûresi dilinde virdi
Nasrun minallâh Bâkır’a erdi
Ve feth-i karib Ca‘fer yolu görünür

Elem neşrahleke Yasin Kef Ha
Musa-yı Kâzım da çok çekdi cefa
Irızâ’yı sevmek mümine safa
Muhabbetin doğru yolu görünür

Ve’ş-şemsi Muhammed Takî’de gördüm
Ve aleyke Nakî’ye erdim hak bildim
Ben can u gönülden ikrarım verdim
Kırklar meydanının zarı görünür

Elif-lam dedim de bu dara durdum
Asker u Mehdî’ye yüzümü sürdüm
Budala İsmail’in darını gördüm
Hâkkın bin bir ismi Ali görünür
 
Bismillâh bir nokta amel kapısı
İtikat şarına girelim dilber
Küllü eşya mevcut oldu hepisi
Bir kâmil mürşide varalım dilber

Elhamdülillâhi nokta car olan
Amentü kümentü gübbe var olan
Uzak gidip serseriye yorulman
Muhammed Ali’ye varalım dilber

Rabbil âlemîn kurdu divanı
Errahmanirrahîm sever seveni
Şah Hasan, Hüseyin hublar civanı
Şah Zeynel Abâ’ya varalım dilber

Mâliki yevmiddîn kadim dinimiz
Kerbelâ çölünde akar kanımız
Muhammed Bâkır’a döndük yönümüz
Câfer-i Sâdık’a varalım dilber

İyyake nâ’budü Musa-yı Kâzım
Ve iyyake neste’in pire niyâzım
Şah İmâm Rızâ’dır şâhım şahbazım
Ayn-ı hakikate erelim dilber

İhdinessıratel mustakîm gerek
Sıratallezîne çâk oldu yürek
Şah Takî ve Nakî dünyaya direk
Bir dem divanına duralım dilber

En’amte aleyhim oldu bahane
Hasanü’l-Askerî geldi bu âna
Gayril mağdûbi aleyhim Mehdî cihane
Dostun cemalini görelim dilber

Ve leddâllîn âmin karar kılındı
İncil, Zebur, Tevrat taksim olundu
Kur’an Muhammed’e vahiy gelindi
Bağlanıp ikrara duralım dilber

Seyit Süleymân’ım sığındık billah
Yedullâh- ı fevka halk etti Allâh
Vemâ ersallaneke hasbeten lillah
Rahmet bahrine girelim dilber
Kurulmadan yerin göğün binası
Ervahın ezelden gelmiştir senin
Kaşlarında mim duası yazılı
Kim bulur hüsnüne bahane senin

Muhabbet deryâsı tarikat şahı
Sıtkınan sevene göstermez ahı
Âlemler serveri cömert ilahi
Günahlar affetmek şanındır senin

Sen var iken kimden imdat isteyim
Hünkâr Hacı Bektaş Veli dost deyim
Ya elim kes ya damanım kes deyim
Destim yeteydi damanına senin

Kul hüvellâhu dedim ikrar eyledim
Ehad Ali, Ahmet, Haydar söyledim
Allâhüssamedi ezber eyledim
Lem yelid buyurdu şanına senin

Ve lem yûled deyip Zülfikâr çala
Ve lem yekün lehû dedi âdeme
Küntü kenzi dedi Cebrâil bile
Bağlandı zülfünün teline senin

Küfüven ehaddir hatmin tamamı
Hak buyurdu Habib’ine kelamı
Emretti Cebail’e çaldı kalemi
Hüsnün ziya verir cihana senin

Sefil Ali tamam kul hüvellahı
Âyeti şanına vallâh billahi
Yekten hatmeyledi kelamullâhı
Elif Lam yazıldı şanına senin
Yâ Rab senin mekânın yok
Yatağın yok yorganın yok
Hem dinin hem imânın yok
Her bir şeyden münezzehsin

Sesin çıkmaz avâzın yok
Abdestin yok namâzın yok
Hiçbir yere niyâzın yok
Kulhüvallâhü ehadsın

Kapın büyük açan yoktur
Seni kapıp kaçan yoktur
Anan yoktur baban yoktur
Ya Rab Allâhüssamedsin

Elmasın yok boncuğun yok
Aban keben kocuğun yok 
Karın kızın çocuğun yok
Lemyelid velemyûledsin

Deryâ senin sahra senin
Dünya senin ukba senin
Velemyekün eşya senin
Lehü küfüven ehadsın

Her bir şeye kudretin var
Akla sığmaz hikmetin var
Yetmiş iki milletin var
Sen Hallak-ı künfekânsın

Sağın da var solun da var
Eğri doğru yolun da var
Bir Harabî kulun da var
Sen Hallak-ı künfekânsın
Şu dünyanın temelini sorarsan
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir
Deryâ deniz ırmak gölün ararsan
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir

Kul hüvellahü ehad yoğrulan katı
Allâhüssamed’dir zatı sıfatı
Lem yelid nurundan var oldu zatı
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir

Ve lem yûled ile bir nuru vahid
Bu sırrı fehmetmez ne bilir zahid
Ve lem yekün lehû küfüven ehad
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir

Hasan Hüseyin’dir hem imâm hoca
Daim zikrederim gündüz ü gece
Yüz yiğirmi dört bin nebiden yüce
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir

On sekiz bin âlem pişt ü penahı
Cümle din ehlinin hem padişahı
Deryâda karada varlığın şahı
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir

Ey Fedayî Hakka ereyim dersen
Bunlar birdir ahir arayım dersen
Yerin göğün küntün sorayım dersen
Fâtıma’dır Muhammed’dir Ali’dir
Allâhü nurü’s-semavâti ve’l-arz
Mesellü nurihi ke mişkatinmiz
Fiha misbahün elmisbahu fil-arz
Fi züccacatin ez züccacetümiz

Ke enneha kevkebün dürriyyüni
Yu kadu min şecâretinsütuni
Mübareketin ve zeytunetini
Lâ şarkıyyetin velâ garbiyyetimiz

Yekadu zeytüha yüdiü velev
Lem temseshü nârun nûrun alâev
Nûrin yehdillahu li nurihişev
Men yeşaü ve yedriâyetimiz

Bullâhül emsale lin nasiemin
Vallâhü bi külli şey’in alîmin
Bu âyeti her dem oku müminin
Budur nur âyeti beyyinatımız

Selmanî oku ki Nur âyetini
Aydınlatsın kırklar cemiyyetini
Bilmeyen öğrensin faziletini
Nur u ziyasıdır faziletimiz

[1] Kaya makalesinde, iki şaire ait şiirler haricindeki ayetnamelerin Alevî-Bektaşî şairler tarafından söylendiğini kaydediyor. (KAYA Doğan, Âşık Şiirinde Âyetlemeler, Alevilik Araştırmaları Dergisi, Sayı:11, 2016, s.:206) Diğer iki şairin yazmış oldukları şiirler de Bektaşî meşrep şiirler olduğundan bu türün Alevî-Bektaşî şiirine has olduğunu söylemek yanlış olmaz.

[2] Şiirlere daha çok bu surelerin konu edilmesi hakkında Doğan Kaya şöyle söylüyor: “Bize göre bunun sebebi; inanç ve düşüncenin temayülünden başka bir şey olamaz. Şairler daha çok bildiği ve önemsediği sureleri, düşünce ve inançları çerçevesinde kendince yorumlayıp veya birtakım yaklaşımlar sergileyerek, bir bakıma, topluma bu doğrultuda mesaj vermeye çalışmışlardır.” (A.g.e) Bizce bu doğru bir tespit olsa da cemlerde hizmetler esnasında okunan ayetlerin, bu şiirlere konu olduğunu da göz önünde tutmak gerekir.

[3] Doğan Kaya bu terimi ilk defa kendisinin kullandığını şöyle belirtir. “Ayetleme, Kuran’daki surelerin ayet ayet hatta kelime kelime ele alınıp bunların inanç ve düşünce ile birleştirildiği, yorumlandığı şiir türüdür. ‘Ayetleme’ terimi ilim âlemine ilk defa tarafımızdan teklif edilmiştir ve bu konudaki ilk çalışma da tarafımızdan ortaya konulmuştur.” (A.g.e.)

[4] Bu türden şiirlerin tümüne fatihaname demek yanlış olur. Bu türden şiirlerde diğer surelere de yer verildiği bazen birçok sureden bir arada iktibas edildiği görülür. Fatihaname ancak bu türün alt dallarından biridir.

[5] A.g.e.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir