Ehl-i Beyt Kaynaklarında İmam Hüseyin’e Ağlamak
1- Hz. Muhammed Mustafa (saa):
“Her kim benim gibi yaşamak, benim gibi ölmek ve Allah’m bana vadettiği Adn cennetine girmek istiyorsa, benden sonra Ali ibn-i Ebu Talib’e ve onun soyundan olan vasilere uysun, onları kendine imam ve veli edinsin. Onlar benim toprağımdan (ve nurumdan) yaratılmış benim hanedanımdırlar. Ümmetimden onlara düşman olanları, fazilet ve üstünlüklerini inkâr edenleri, akrabalık bağımı onlar hakkında gözetmeyip, onların ziyaretinden yüz çevirenleri, Allah’a şikayet ederim. Ant olsun Allah’a ki oğlum Hüseyin, benden sonra öldürülecektir; Allah benim şefaatimi onun katillerine nasip etmesin.”
2- İbn-i Abbas, Hz. Muhammed’in (saa) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
“Hüseyin bendendir ve benim oğlum kardeşi Hasan’dan sonra halkın en üstünüdür. Hüseyin Müslümanların imamı, Müminlerin mevlası (önderi), Allah’ın halifesi, imdat çağıranların yardımcısı, sığınanların sığınağı ve Allah’ın tüm halkına hüccetidir. O, cennet ehli gençlerin efendisi ve ümmetimin kurtuluş kapısıdır. Onun emri benim emrimdir, ona itaat bana itaattir. Her kim ona uyarsa bendendir ve her kim ona muhalefet ederse benden değildir. Ben onun yanıma ve türbeme sığındığını, oradan da üzüntü ve bela, ölüm ve fena yeri olan ölüm yerine doğru göçtüğünü görür gibiyim. Ona Müslümanlardan ancak az bir grubu yardımda bulunacak ki onlar, kıyamet günü benim ümmetimin şehitlerinin efendileridirler. Mızrakla atından düşürüldüğünü ve koyun kesilir gibi başının kesildiğini görür gibiyim.”
İbn-i Abbas devamında diyor ki:
“Daha sonra Peygamber ağladı, onun ağlamasıyla yanında bulunan ashabı da ağlamaya başladı, öyle ki sesleri yükseldi. Sonra Peygamber dua ederek şöyle buyurdu:
“Allah’ım, Ehl-i Beyti’min benden sonra başlarına gelenleri ve karşılaşacakları musibetleri sana şikayet ediyorum.”
3- Hz. Muhammed Mustafa (saa) buyurdu ki:
“Şüphesiz Hüseyin’in katilinden dolayı, müminlerin kalbinde asla soğumayacak bir sıcaklık vardır.”
4- Hz. Muhammed Mustafa (saa) buyurdu ki:
“Ümmetimden benim dinime mensup olduklarını sananlar olacak ki, benim evladımın faziletlilerini, soyumun temiz ve iyilerini öldürecek, dinimi ve sünnetimi değiştirecek, geçmişteki Yahudilerin Yahya ve Zekeriya’yı öldürdüğü gibi, onlar da yavrularım olan Hasan ve Hüseyin’i öldüreceklerdir. Bilin ki Allah, Yahudileri lanetlediği gibi, onlara da lanetini yağdıracaktır. Kıyamet gününden önce onların (yolunu takip eden) nesillerine ise, Mazlum Hüseyin’in soyundan, hidayet üzere olan Mehdi’yi musallat kılarak dostlarımın kılıcıyla onları cehennem ateşine atıp yakacaktır. Allah’ın laneti, Hüseyin’in katillerine, katillerini sevenlere, onlara yardımda bulunanlara ve takiyye olmaksızın onlara lanet okumaktan çekinenlere olsun. Allah’ın salat ve rahmeti ise, şefkat ve merhametle Hüseyin’e ağlayanlara, düşmanlarına lanet okuyan, kin besleyen, kalbini onlara karşı gazap ve öfkeyle dolduranlara olsun. Bilin ki, Hüseyin’in katiline razı olanlar, katillerinin (Hüseyin’i öldürdükleri suçta) ortağıdırlar. Hüseyin’in katilleri, yardımcıları, dostları, onların yoluna uyan takipçileri Allah’ın dininden uzaktırlar…”
5- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Allah’a hamdolsun ki insanlar içinde, bize yönelen, bizi metheden ve bizim için mersiye okuyan kimseleri var kılmıştır.”
6- İmam Ali buyurdu ki:
“Allah-u Teâlâ, yeryüzüne nazar buyurdu (baktı) bizi seçti ve bizim için de Alevilerimizi seçti. Alevilerimiz bize yardım eder, sevincimizle sevinir ve hüznümüzle de hüzünlenirler, mallarını ve canlarını bizim yolumuzda feda ederler. İşte onlar bizdendir ve bize dönerler.”
7- Mesme Kurdin şöyle rivayet etmiştir ki,
İmam Cafer Sadık bana “Ey Kurdin, acaba İmam Hüseyin’in başına gelen musibetleri hatırlıyor musun?” dedi. Ben de “Hatırlıyorum.” dedim. İmam “O zaman üzüntü duyup ağlıyor musun?” dediğinde “Evet vallahi ağlıyorum, bu halimden ailem bile haberdar oluyor. Ağlama yüzünden yemek bile yiyemiyorum; öyle ki bu durumum yüzümden anlaşılıyor.” dedim. İmam Sadık ise şöyle buyurdu: “Allah senin göz yaşlarını esirgesin. Bil ki, sen bizim sevincimizle sevinen, hüznümüzle hüzünlenen, bizim sevinç ve üzüntüde korku ve güvenimizi paylaşanlardansın. Sen ölüm zamanında babamın, başının ucuna gelip ölüm meleğine senin hususunda tavsiye etmesine, ölümünden önce seni sevince boğacak müjdeler vermesine şahit olacaksın. Göreceksin ki ölüm meleği sana karşı, şefkatli bir annenin çocuğuna olan şefkatinden daha merhametli davranacaktır.”
Sonra İmam Sadık ağladı ve ben de onunla birlikte ağladım. Sonra İmam dedi ki:
“Ey Mesme, İmam Ali’nin şehadetinden bu yana, yer ve gök bize ağlıyor. Bize ağlayan meleklerin sayısı ise daha fazladır. Bize ve bizlerin başına gelenlere acıyarak ağlayan herkesin henüz gözünden yaş çıkmadan Allah ona acır. Yanaklarının üzerine akan göz yaşı damlalarından bir damlası cehenneme düşecek olursa, onun ateşini söndürür, öyle ki artık sıcaklığı kalmaz. Kalbi bize acıyan insan, ölüm zamanı bizi görmekle öylesine sevinir ki bu sevinci, Kevser havuzunda bize kavuşuncaya kadar kalbinde sabit kalır. Kevser havuzu, bizi sevenlerin gelmesiyle sevinir ve ondan içen dostumuz beklemediği tatları alır…”
8- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Bize yapılan zulme mahzun olan kimsenin her nefesi tesbihtir; üzüntüsü ibadettir ve bizim sırrımızı gizlemek, Allah yolunda cihattır.” Sonra İmam şöyle buyurdu: “Bunu altınla yazmak gerek.”
9- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Bizim için ağlayan her göz, Kevser havuzuna bakmakla nimetlenir ve (sahibi) ondan sirab olur (susuzluğunu giderir).”
10- İmam Rıza buyurdu ki:
“Bizim musibetimizi yâd eden ve mazlumiyetimize ağlayan kimse, kıyamet günü bizimle beraber bizim derecemizde olur. Kimin yanında musibetimiz anlatılır ve ağlar, diğerlerini de ağlatırsa, bütün gözlerin ağlayacağı günde, onun gözü ağlamaz. Bizim emrimizin (velayet ve imametimizin) ihya edildiği bir mecliste oturan kimsenin kalbi, kalplerin öleceği günde ölmez.”
11- İmam Muhammed Bakır buyurdu ki:
“Her kim bizi hatırladığında veya onun yanında anıldığımızda, gözlerinden sinek kanadı miktarınca bile olsa göz yaşı akarsa, Allah ona cennette bir ev bina eder ve bu göz yaşını onunla cehennem arasında hicap ve engel kılar.”
12- İmam Zeynel Abidin buyurdu ki:
“Bir müminin gözlerinden İmam Hüseyin’in şehadeti için göz yaşı yanaklarına doğru akarsa, Allah onu uzun süre boyunca yerleşip kalacağı cennet odalarına yerleştirir. Düşmanlarımız tarafından bizlere edilen zulüm ve eziyetlerden dolayı yanaklarına akacak şekilde ağlayan mümini Allah, cennetteki doğruluk yerine (makamına) yerleştirir. Allah, kıyamet günü bizim için eziyete katlanan ve bir musibet sonucu yanaklarını ıslatacak şekilde gözlerinden yaş akıtan şahsın yüzünden, eziyetleri giderir, onu kendi gazap ve ateşinden uzaklaştırır.”
13- İmam Rıza buyurdu ki:
“Cahiliye devri Araplarının bile savaşı haram bildiği Muharrem ayında bizim kanlarımız akıtılıp, hürmetimiz çiğnendi, çocuklarımızla kadınlarımız esir edildi. Çadırlarımız yıkılıp yakıldı, bütün mal varlığımız yağmalandı ve Resulullah’ın hürmeti O’nun yakınları olan bizler hakkında gözetilmedi. İmam Hüseyin’in başına gelen hadise (Aşura günü hadisesi), yüreklerimizi parçalamış, yaralarımızı kanatmış, göz yaşlarımızı akıtmış, azizimizin kerb (üzüntü) ve bela çölünde hürmetimizin çiğnenmesine ve haşre dek keder ve belanın üzerimize çökmesine vesile olmuştur. Ağlayanlar, İmam Hüseyin gibisine ağlasınlar ki O’na ağlamak, büyük günahları yok eder.”
Sonra İmam Rıza şöyle devam etti: “Babam (İmam Musa Kazım) Muharrem ayı girdiğinde, artık güldüğü görülmezdi ve üzüntü ona galebe ederdi. Muharrem’in onuncu gününe kadar durumu hep böyleydi. Onuncu gün (Aşura) olduğunda, o gün O’nun musibet ve ağlama günü olurdu ve “Bu, Hüseyin’in şehit edildiği gündür.” derdi.”
14- Ebu İmare diyor ki:
İmam Cafer Sadık’ın yanında İmam Hüseyin’in adı anıldığı gün, akşama kadar bir defa bile güldüğüne hiç bir zaman rastlanılmadı.” ve buyururdu: “Hüseyin’i anmak, her müminin gözünün yaşını akıtır.”
15- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“İmam Hüseyin’i şehit ettiklerinde, melekler ağlar oldular ve Allah-u Teâlâ’ya arz ettiler ki: “İlahi, Hüseyin senin seçtiğin imam ve hüccetindir, Resulünün kızının oğludur.” Allah-u Teâlâ Hazret-i Kâim-i Al-i Muhammed’in (Hz. Mehdi’nin) gölgesini onların gözleri önüne serdi ve buyurdu ki: “Bunun vesilesi ile onun katillerinden intikam alacağım.”
16- İmam Mehdi, Nahiye-i Mukaddese adlı ziyaretnamede İmam Hüseyin’e hitap ederek şöyle buyurmuştur:
“Sabahlar ve akşamlar (her zaman) sana (ve musibetine) göz yaşı dökerim. (Eğer göz yaşım kurursa) göz yaşı yerine kan ağlarım.”
17- Allame Meclisi “Bihar-ul Envar” adlı kitabında şöyle nakletmiştir:
“Hz. Muhammed Mustafa (saa), kızı Hz. Fatıma’ya oğlu İmam Hüseyin’in şehit edileceğini bildirince, Hz. Fatıma şiddetle ağlar ve der ki; “Babacığım, bu ne zaman gerçekleşecek?” Hz. Resulullah: “Benim, senin ve Ali’nin (hayatta) olmadığı bir zamanda.” buyurur. Hz. Fatıma’nın ağlaması şiddetlenir ve der ki; “Peki kim O’na matem tutar?” Hz. Resulullah buyurur ki:
“Ya Fatıma, ümmetimin kadınları Ehl-i Beyti’min kadınlarına ve erkekleri de Ehl-i Beyti’min erkeklerine ağlarlar. Nesiller boyu her sene ve her asırda matem tutarlar. Kıyamet olduğunda ise sen kadınlara, ben de erkeklere şefaat ederim. Onlardan her kim Hüseyin’in musibetlerine ağlamışsa, elinden tutar ve onu cennete götürürüz.”
Daha sonra Peygamber şöyle buyurdu: “Ya Fatıma, kıyamet günü bütün gözler ağlayacaktır; Hüseyin’in musibetlerine ağlayan göz hariç; o göz sevinçli olur ve cennet nimetleri ile müjdelenir.”
18- İmam Cafer Sadık şöyle buyurdu:
Bir gün biz Iraklı olan bir toplulukla birlikte İmam Cafer Sadık’ın huzurundaydık. O sırada İmam’ın ashabından olan Cafer ibn-i Affan içeriye girdi. İmam Cafer Sadık, onu saygı ile yanına oturttu ve sonra “Ey Cafer,” dedi. O “Evet, sana feda olayım.” diyerek karşılık verdi. İmam Sadık, “Ben senin İmam Hüseyin hakkında şiir ve mersiyeler okuduğunu ve bu işte başarılı olduğunu duydum.” Cafer “Evet ey kurban olduğum, duyduğunuz doğrudur.” dedi. İmam Sadık: “Öyle ise oku.” dedi.
Cafer ibn-i Affan okumaya başladı; İmam Cafer Sadik ve o mecliste bulunanlar ağlamağa başladılar. İmam Cafer Sadık o kadar ağladı ki, mübarek göz yaşları yüzüne ve sakalına aktı. Daha sonra Cafer’e dönerek şöyle buyurdu:
“Ey Cafer, Allah’a and olsun ki, Mukarreb (Allah’a en yakın) melekler buradaydılar; bizim gibi onlar da senin İmam Hüseyin hakkında okuduğun sözleri (ağıtı) dinlediler ve bizden daha fazla ağladılar.
Ey Cafer, Allah-u Teâla, (mersiye okuduğun için) cenneti bütün nimetleri ile baştan başa sana farz kıldı ve senin günahlarını bağışladı.”
Sonra İmam “Ey Cafer,” dedi “Daha da anlatayım mı?” Cafer, “Evet efendim” dedi. İmam Sadık buyurdu ki:
“Her kim İmam Hüseyin hakkında şiir okur, ağlar ve başkalarını da ağlatırsa, Allah Teâlâ bundan dolayı cenneti ona hak kılar ve onu bağışlar.”
19- Davud Riggi diyor ki:
İmam Cafer Sadık’ın huzurunda idim. Su istedi, getirildiğinde, suyu içtikten sonra gözleri yaşardı ve ağladı. Sonra bana şöyle buyurdu:
“Ey Davud, Allah Hüseyin’in katiline lanet etsin. Her kim su içtiğinde İmam Hüseyin’i hatırlar ve O’nun katiline lanet okursa, Allah-u Teâlâ ona (mükâfat olarak) yüz bin sevap yazar, yüz bin günahını affeder, onun makamını yüz bin derece yükseltir ve o, gerçekten Allah yolunda yüz bin köle azat etmiş gibi olur; (her kalbin ateş içinde olduğu günde) Allah onun kalbini serinlikle dolu bir halde haşir eder.”
20- İmam Cafer Sadık’ın şöyle dua ettiğini naklediyorlar:
“Allah’ım, Eba Abdillah-il Hüseyin’in kabrine yönelen yüzlere (ve yüzlerini o kabre sürenlere) kendin rahmet eyle. Bize acıyıp, gözlerinden yaş akıtan gözlere acı. Bizim için tutuşup yanan ve hüzünlenen kalpleri esirge. Bizim yolumuzda edilen feryat ve sızlamalara merhamet et.”
21- İmam Rıza, Muharrem ayının ilk gününde yanına gelen Reyyan ibn-i Şebib’e şöyle buyurdu:
“Ey Şebib oğlu, cahiliye Arapları bile Muharrem ayının hürmetini gözetir ve bu ayda savaş ve zulmü yasak bilirlerdi. Oysa bu ümmet, ne bu ayda ve ne de kendi peygamberlerinin hürmetini gözettiler. Onlar bu ayda Peygamber’in soyundan olan birisini öldürdüler ve bu aileye mensup kadınları esir aldılar, varlıklarını yağmaladılar. Allah, bu günahlarını affetmesin!
Ey Şebib oğlu, birine ağlayacak olursan Ali ibn-i Ebi Talib oğlu Hüseyin’e ağla! Onun başını bir koçu keser gibi kestiler ve bunun yanı sıra ailesinden dünyada benzerleri olmayan on sekiz yiğidi de öldürdüler. Yedi kat gök ve yer onun ölümüne ağladı. Dört bin melek gökten ona yardım etmek için izin istediler, ama yere inince (ilahî takdir gereği) İmam Hüseyin’in şehit edildiğini gördüler.
Bu melekler, Hz. Mehdi’nin kıyamına kadar perişan, toz-toprak içinde mahzun bir halde İmam Hüseyin’in türbesi etrafında bulunacaklar. Bunlar Hz. Mehdi kıyam edince, onun ashabı arasında yer alırlar. Bunların şiarları “Ya le sarat-il Hüseyin” (Hüseyin’in kanının davacıları) olacaktır.
Ey Şebib oğlu, babam babasından, o da büyük babasından rivayet etmiştir ki: “İmam Hüseyin şehit olduğunda, gökten kan ve kırmızı toprak yağdı.”
Ey Şebib oğlu, İmam Hüseyin’e gözünün yaşı yanaklarına dökülecek şekilde ağlarsan, Allah senin ister büyük olsun ister küçük, ister az olsun ister çok bütün günahlarını bağışlar.
Ey Şebib oğlu, eğer Allah’ın huzuruna hiç bir günahın olmadan çıkmak istiyorsan, İmam Hüseyin’in kabrini ziyaret eyle.
Ey Şebib oğlu, Peygamber-i Ekrem’le birlikte cennet odalarına yerleşmek istiyorsan, İmam Hüseyin’in katillerine lanet oku.
Ey Şebib oğlu, İmam Hüseyin’le birlikte şehit düşenlerin sevabı kadar sevap elde etmek istiyorsan, İmam Hüseyin’i hatırladığında “Keşke ben de onlarla birlikte olsaydım da yüce makama erişseydim.” de.
Ey Şebib oğlu, cennetin yüce derecelerinde bizimle birlikte olmak istiyorsan, bizim üzüntümüzle sen de mahzun ol, sevincimizle sen de sevin ve bizim velayetimize sarıl (bizi kendine veli ve imam bil). Zira birisi gönlünü bir taşa bile kaptırırsa, Allah-u Teâla onu kıyamet günü o taşla birlikte haşreder.”
22- İmam Cafer Sadık’ın ashabından olan Abdullah ibn-i Fazl şöyle rivayet ediyor:
“İmam Cafer Sadık’a dedim ki: “Niçin Aşura günü; musibet, ağlama sızlama ve üzüntü günü oldu da Resulullah’ın Allah’ın rahmetine kavuştuğu gün, Hz. Fatıma’nın şehadete erdiği gün, İmam Ali’nin şehit edildiği gün ve İmam Hasan’ın şehadetiyle sonuçlanan zehirlendiği gün böyle olmadı?”
İmam Sadık cevapta şöyle buyurdu: “Hüseyin’in şehit edildiği günün musibeti, (saydığın) diğer günlerden daha büyüktür. Çünkü Allah’ın en üstün kulları olan “Ashab-ı Kisâ” bu beş zattan ibaretti.
Resulullah vefat ettiğinde, halkın acılarını paylaşıp teselli bulabilecekleri ve baş vurabilecekleri dört zat kalmıştı. Böylece birisi Allah’ın rahmetine kavuşsa dahi bir diğerinin hayatta olması herkes için teselli kaynağıydı.
Fakat İmam Hüseyin katledildiğinde, halkın acılarını dindirecek Ashab-ı Kisâ’dan hiç kimse kalmamıştı. Bu yüzden onun gitmesi hepsinin gitmesi, nitekim kalması da onların hepsinin kalması demekti. İşte bunun içindir ki Eba Abdillah-il Hüseyin’in şehit edildiği günün musibeti, diğerlerinin musibetinden daha büyük ve daha ağırdır.”
23- İmam Rıza buyurdu ki:
“Her kim Aşura gününü kendine musibet, hüzün ve ağlama günü edinirse, Allah kıyamet gününü ona neşe ve sevinç günü kılar. Her kim Aşura günü (yas tutma amacıyla) kazancı (çalışmayı) terk ederse, onun dünya ve ahiret hacetleri ile ilgili duaları kabul olur. Her kim Aşura gününü musibetle, hüzünle ve ağlamakla geçirirse, Allah-u Teâlâ kıyamet gününü onun için kurtuluş, sevinç günü kılar ve bizi cennetlerde görmekle gözü aydınlanır. Ve Her kim Aşura gününü bereket (bayram) günü bilir ve evinde herhangi bir şey biriktirir ve evine bir şey alırsa, Allah biriktirdiği şeyi ona mübarek kılmaz ve kıyamet günü ise Yezit, Ubeydullah ibn-i Ziyad ve Ömer ibn-i Sa’d (Allah’ın laneti onlara olsun) ile mahşere getirir ve cehennemin en alt tabakasında ona yer verir.”
24- İbn-i Abbas rivayet etmiştir ki:
“İmam Ali, Resulullah’a ; “Ya Resulallah, sen Akil’i seviyor musun?” dedi. O’da “Evet, ben onu iki açıdan seviyorum.” dedi “Biri onun kendisi için, biri de Ebu Talib’in onu sevdiği için. Onun oğlu, senin oğlunun muhabbeti üzere şehit olacaktır. Müminlerin gözleri onun (Hüseyin) için yaşaracak ve mukarreb melekler ona salat ve selam gönderecektir.” Sonra Resulullah, gözlerinin yaşı göğsüne dökülecek şekilde ağladı. Daha sonra “Yakınlarımın benden sonra uğrayacakları eziyet ve zulümleri Allah’a şikayet ederim.” dedi.
25- Hz. İmam Muhammed Bakır, Aşura günü İmam Hüseyin’in ziyaretine gidemeyenlere şöyle emir buyurdu:
“İmam Hüseyin için yaslı olsunlar, ağlasınlar ve ev halkına da İmam’a ağlamalarını emretsinler. Evlerinde matem (yas) meclisi düzenleyip, O’nun musibetine duydukları üzüntüyü izhar etsinler. Ağlayarak birbirleriyle evlerde görüşsünler; İmam Hüseyin’in musibetlerinden dolayı birbirlerine başsağlığı vererek şöyle desinler:
“Allah Teâla, Hüseyin’in musibetlerini anıp hüzünlendiğimizden dolayı bizlere büyük sevaplar versin. Bizi ve sizi, Al-i Muhammed’den olan İmam Mehdi’nin beraberliğinde, Hüseyin’in kanının intikam alıcılarından karar versin.”
Aşura günü herhangi bir (maddî) ihtiyacı karşılamak amacıyla dışarı çıkmamaya çalışsınlar, çünkü o gün uğursuz bir gündür ve mümin bir kimse o günde hacetine nail olmaz. Eğer bir şey kazanırsa da onun için mübarek olmaz ve onda hiç bir hayır görmez. Zira Aşura günü (alışveriş yoluyla) evi için bir şey biriktirenin biriktirdiği şey, kendisine ve ailesine mübarek ve bereketli olmaz.”
26- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“İmam Zeynel Abidin kırk yıl babası (İmam Hüseyin’e) ağladı. Bu müddet içerisinde gündüzleri oruç tutar, geceleri de ibadetle geçirirdi. İftar vakti kendisine yemek getirildiğinde ve buyurun yiyin denildiğinde, ağlar ve şöyle buyururdu: “Resulullah’ın oğlu açken katledildi, Resulullah’ın oğlu susuzken şehit edildi.” Bu sözü tekrarlayıp ağlardı öyle ki, yemek ve içecekler gözyaşıyla karışırdı. O, Allah’ın rahmetine kavuşuncaya kadar hep böyle yaşadı.”
“…Bir defasında hizmetçilerinden biri İmam’ın haline dayanamayıp “Canım size feda olsun ey Resulullah’ın evladı, (ağlamayın) sağlığınızın tehlikeye girmesinden korkuyorum” dedi. İmam ona buyurdu ki:
“Hz. Yakup peygamber idi, on iki oğlundan birisi (Hz. Yusuf) kayboldu. Onun hayatta olduğunu bildiği halde hasretine dayanamayıp o kadar ağladı ki, gözlerine ak indi. Ben ise babamın, kardeşimin, amcamın ve ailemden olan on yedi (bazı nakillere göre de on sekiz) kişinin etrafımda katledilmiş cesetlerini gördüm. Benim gamım, üzüntüm nasıl son bulabilir. (Onları kaybettiğim andan itibaren devamlı elimde olmaksızın göz yaşlarım akmaya başlar.)”
27- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Yahya ibn-i Zekeriyya’nın katili haramzade idi. İmam Hüseyin’in katili de haramzade idi. Gökyüzü yalnız Hz. Yahya ve İmam Hüseyin’in şehadetine ağladı.”
28- Hz. Peygamber buyurdu ki:
“Hz. Musa’nın Allah’tan irtihal eden kardeşi Harun’un bağışlanmasını istemesi üzerine, vahiy geldi ki;
“Ey Musa, alemin yaratılışından sonuna kadar kimin bağışlanmasını istersen icabet ederim, Hüseyin’in katili hariç; ondan intikam alacağım.”
29- Durr-üs Semin adlı Tefsir kitabının sahibi “Bunun üzerine Adem, Rabbinden bir takım kelimeler aldı…” (Bakara,37) ayetiyle ilgili olarak şöyle bir rivayet nakletmiştir:
“Hz. Adem Arş’ın üzerine baktı, Resulullah ve Ehl-i Beyti’n mübarek isimlerinin orada yazılı olduğunu gördü. Cebrail ona (o isimlerle Allah’a tövbe etmesini) telkin etti ve böyle demesini emretti:
“Ya Hamîdu bi haggi Muhammed, Ya Aliyyu bi haggi Ali, Ya Fatiru bi haggi Fatıma, Ya Muhsinu bi haggil Hasani ve’l Hüseyin ve minke’l ihsan.”
(Ey hamd ve senâya en çok layık olan ve çok övülen Hâmid, Muhammed hakkı için. Ey her şeyiyle yüce olan Aliyy, Ali hakkı için. Ey mahlukatı yokluk karanlıklarından varlık nuruna çıkaran Fâtır, Fatıma hakkı için. Ey yaratıklarına lütuf ve ihsanda bulunan Muhsin, Hasan ve Hüseyin hakki için (sana yalvarıyor ve beni bağışlamanı istiyorum. Çünkü ihsan ve lütuf kaynağı yalnızca sensin.)
Cebrail Hüseyin adını anınca, Hz. Adem’in gözlerinden yaşlar aktı, kalbi hüzünle doldu. Cebrail’e “Ey kardeşim Cebrail, beşincisinin adını anmakla kalbimin hüzünlenmesinin ve göz yaşımın akmasının sebebi nedir?” diye sorunca, Cebrail “Senin bu oğlunun musibeti o kadar büyüktür ki, diğer musibetler onun yanında küçük kalır.” dedi. “O nasıl bir musibettir?” diye sorunca da, Cebrail Hz. Adem’e şöyle dedi: “O, gurbette hiç bir yardımcısı olmadan yalnız başına kaldığında, susuz bir halde öldürülecektir… Koyun kesilir gibi başını ensesinden kesecek, onun ve ashabının başlarını şehir şehir dolandıracaklar. Allah’ın ilminde bu, böyle geçmiştir.” Ardından her ikisi de İmam Hüseyin ve yarenlerinin musibetlerine, çocuğu ölmüş anne gibi ağladılar.”
30- Hz. Musa Kelimullah Tur dağında Allah’la münacat ederken dedi ki:
“Allah’ım, niye son peygamberin ümmetini diğer ümmetlere üstün kıldın?” Ona şöyle cevap verildi: “Onlarda bulunan on hasletten dolayı.” Musa dedi ki: “O on haslet hangileridir (bileyim de) İsrail oğullarına onları yerine getirmeleri için hatırlatmada bulunayım?” Nida geldi: “O on haslet bunlardan ibarettir: Salat, savm, zekât, hacc, cihat, cuma salatı, topluluk salatı, Kur’an-ı Kerim, ilim ve Aşura.” Hz. Musa “Ya Rabbi, Aşura nedir?” diye sorunca, Allah-u Teâlâ buyurdu ki:
“Aşura, son Peygamber Hz. Muhammed’in torunu için ağlama ve kendini ağlayanlara benzetme günüdür; Mustafa’nın oğlunun musibetleri için ağıt okuma ve yas tutma günüdür. Ey Musa, her kim bu günde göz yaşı döker, ağlayanlara katılır veya yas tutanlardan olursa, onun için cenneti kesinleştiririm. Bu günde Peygamberin torununa olan sevgisinden dolayı herhangi bir harcamada bulunan kimsenin malını bereketlendirir, harcadığı bir dirheme karşılık yetmiş dirhem ona veririm, cenneti onun yeri kılar ve onu kendi (özel) affımla bağışlarım. İzzet ve celâlime ant olsun ki, Aşura günü veya başka bir günde ihlasla bir damla göz yaşı döken bütün kadın ve erkeğe, yüz şehidin sevabını veririm.”
31- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Allah bizim Alevilerimizi esirgesin. Allah’a ant olsun ki bizim Alevilerimiz gerçek müminlerdir. Allah’a ant olsun ki onlar, devamlı bizim musibetlerimizle kederlenip üzüntü duyduklarından, bizimle musibetlerimizde ortaktırlar.”
32- Halid-i Rib’î, Ka’b’ın şöyle dediğini nakletmiştir:
Hz. İbrahim Halilullah, İmam Hüseyin’in katiline lanet okuyan ilk kimselerdendi. Bu ameli yapmayı kendi çocuklarına da emretti ve onlardan bu ameli yapacaklarına dair söz aldı. Ondan sonra Hz. Musa Kelimullah de böyle yaptı ve kendi ümmetini buna davet etti. Sonra Hz. Davud böyle yaptı ve İsrail oğullarına (Yezide lanet etmelerini) emretti. Daha sonra Hz. İsa Mesih böyle yaptı ve ümmetine şöyle buyurdu:
“Ey İsrail oğulları, İmam Hüseyin’in katiline lanet okuyun. Eğer Hüseyin’in yaşadığı zamanda olursanız, ondan yardımınızı esirgemeyin. Zira onun yanında şehit düşen, peygamberlerin yanında şehit düşmüş gibidir. Ona gönül veren ve her türlü zorluğa katlanan şehitleri görür gibiyim.” Allah tarafından gönderilen bütün elçiler Kerbelayı ziyaret etmiş, orada durmuş ve “Sen mukaddes bir mekânsın ve sende parlak bir ay defnedilecektir.” diye söylemişlerdir.
33- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“İmam Hüseyin’in kabri, cennet bahçelerinden bir bahçedir; gönderilen her peygamber ve Allah’a yakın her melek, Allah’tan onun kabrini ziyaret etme dileğinde bulunur. (Melekler gök aleminden gruplar halinde İmam Hüseyin’in mezarını ziyaret etmek için yeryüzüne inerler) bir grup indi mi, diğer bir grup göğe çıkar.”
34- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“İmam Hüseyin’i en azından yılda bir defa ziyaret edin. Kim İmam Hüseyin’in hakkına arif olarak (onun imamet ve velayet makamını bilerek) ve hakkini inkar etmeden ziyaretine giderse, bunun cennetten başka bir karşılığı olmaz, ona bol rızık verilir ve hemen bir kurtuluş kapısı yüzüne açılır. Allah, dört bin meleği İmam Hüseyin’in kabri için görevlendirmiştir. Onlar İmam Hüseyin’e ağlar ve onu ziyaretçilerini evlerine kadar uğurlarlar. Ziyaretçi hastalandığında, ziyaretine giderler, öldüğünde ise, yanında bulunup ona Allah’tan bağış ve rahmet dileğinde bulunurlar.”
35- Hz. İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Kıyamet günü, İmam Hüseyin ibn-i Ali’nin ziyaretçilerinden olmayı istemeyen bir kimse kalmaz. Zira herkes Hüseyin’in ziyaretçilerine verilen mükâfatları ve Allah katında olan üstünlüklerini görür.”
36- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Kerbela sahibi olan Hüseyin mihnet, üzüntü ve kederle mazlum ve susuz bir şekilde öldürüldü. Hüseyin’in kapısına gelip orada dua ederek Hüseyin’i vesile kılmakla Allah’a yakınlaşan bir mihletlinin, kederlinin, günahkârın, susuzun ve dertlinin üzüntüsünü gidermek, isteğini vermek, günahını bağışlamak, ömrünü uzatmak ve rızkını bol kılmak Allah Teâlâ’ya daha layıktır. Öyleyse ibret alın ey basiret sahipleri.”
37- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Hz. Resul-i Ekrem, bir gün İmam Hüseyin’i kucağına almış ve onu güldürüyordu. Resulullah’ın zevcesi olan Ayşe dedi ki: “Bu çocuğu ne kadar da seviyorsun, şaşıyorum doğrusu!” Resulullah şöyle buyurdu: “Vay olsun sana, nasıl onu sevmem ve ona ilgi duymam? O benim kalbimin meyvesi ve gözümün nurudur. Bil ki, ümmetim onu öldürecektir. Her kim ölümünden sonra onu ziyaret ederse, Allah-u Teâlâ benim yapmış olduğum hac amellerimden bir hac sevabı ona yazar.”
Ayşe şaşkınlıkla, “Senin yapmış olduğun haclardan bir hac sevabı mi?” diye sorunca, Resulullah, “Yaptığım haclardan iki hac sevabı” buyurdu. Ayşe “İki hac mi?” diye sorunca, Resulullah “Evet, hatta dört hac” buyurdu. Böylece Ayşe hep şaşkınlığını dile getiriyor, Resulullah da arttırıyordu. Bu durum Resul-i Ekrem’in hac ve umrelerinden sayısı yetmişe varıncaya kadar devam etti.”
38- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Cennette Hz. Peygamber, İmam Ali ve Hz. Fatıma ile komşu olmak isteyen, İmam Hüseyin’in ziyaretini terk etmemelidir.”
39- İbn-i Abbas şöyle rivayet etmiştir:
“İmam Ali Sıffin savaşına gittiğinde ben de onunla birlikteydim. Fırat nehri yanında bulunan Neyneva’ya vardığımızda durdu ve yüksek sesle “Ey İbn-i Abbas, burayı tanıyor musun?” diye buyurdu. Ben “Hayır tanımıyorum ey Emir-el Mü’minin” dediğimde, şöyle buyurdu: “Eğer burayı tanısaydın benim gibi ağlamadan geçmezdin.”
İmam Ali bunu dedikten sonra ağlamaya başladı, öyle ki sakalı ıslandı ve göz yaşı göğsüne doğru akmaya başladı. Durumu böyle görünce, bizler de o hazretle birlikte ağladık. Daha sonra İmam Ali ağlar bir şekilde şu sözleri dile getirdi:
“Ah, ah! Benimle Ebu Süfyan oğullarının ne ilişiği vardır. Benimle küfür velilerinin ve Şeytan partisinin (grubunun) ne ilişiği vardır. Sabret ve sabırlı ol ey Eba Abdillah! Senin onlardan çektiklerinin aynısıyla baban da karşılaşmıştır.”
40- İmam Cafer Sadık buyurdu ki:
“Bir gün İmam Hüseyin, İmam Hasan’ı ziyaret etmek amacıyla kardeşinin evine gitti. Kardeşine baktığında, ağlamaya başladı. İmam Hasan kardeşine “Ne oldu, niçin ağlıyorsun?” diye sorunca, İmam Hüseyin şöyle dedi: “Sana yapılan zulme, başına getirilenlere ağlıyorum.”
İmam Hasan ise “Bana yapılan ancak ölümüme sebep olan zehirin verilmesidir.” dedi “Ama (bunu bil ki) senin günün gibi hiçbir gün yoktur ey Eba Abdillah! Ceddimiz Hz. Muhammed’in (saa) ümmetinden olup, İslam dinine mensup olduklarını sanan otuz bin kişinin seni öldürmek, hürmetini ayaklar altına almak, çocuklarınla kadınlarını esir almak ve malını yağmalamak için saldırdıkları gün daha da ağırdır. İşte bu zaman Beni Ümeyye lanetlenecek, yer, gök ve dünyada bulunan her şey sana ağlayacaktır.”
Kaynaklar
1- Bihar-ul Envar, c.44, s.257.
2- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.115.
3- Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.556.
4- Bihar-ul Envar, c.44, s.304.
5- Vesail-uş Şia, c.l, s.469.
6- Gurer-ül Hikem ve Durer-ül Kelim, c.l, s.235, Bihar-ul Envar, c.44, s.287.
7- Bihar-ul Envar, c.44, s.290
8- Emaliy-i Şeyh Müfid, s.338.
9- Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.554.
10- Bihar-ul Envar, c.44, s.278 11-El Gadir, c.2, s.202.
12- Sevab-ul A’mal. s.339, Kamil-uz Ziyaret, s.100.
13- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.lll, Bihar-ul Envar, c.44,s.283.
14- Bihar-ul Envar, c.44, s.280.
15- Usul-i Kafi, c.l, s.465.
16- Bihar-ul Envar, c.45, s.65.
17- Bihar-ul Envar, c.44, s.292.
18- Rical-i Keşşi, c.2, s.574-575.
19- Bihar-ul Envar, c.44, s.303, El Avalim, c.17, s.602.
20- Bihar-ul Envar, c.101, s.8.
21- Bihar-ul Envar, c.44, s.285-286, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.112, Cami-u Ehadis-iş Şia, c.12, s.549.
22- İlel-uş Şerayi’, c. 2, s.145, Bihar-ul Envar, c.44, s.269.
23- Bihar-ul Envar, c.44, s.284, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.112.
24- Bihar-ul Envar, c.44, s.287, Emaliy-i Şeyh Saduk, s.128.
25- Kamil-uz Ziyaret, s.175, Bihar-ul Envar, c.101, s.290.
26- Bihar-ul Envar, c.46, s.108, Maktel-ul Mukarrem, s.477.
27- Nefes-ul Mehmum, s.18, Kurb-ul Isnad-i Himyerî, Bihar-ul Envar, c.44, s.302.
28- Uyun-u Ahbar-ır Rıza, c.2, s.51, Bihar-ul Envar, c.44, s.300.
29- Durr-iis Semin, Bakara suresinin 37. ayetinin tefsiri, Bihar-ul Envar, c.44, s.245.
30- Mecmau’l Bahreyn, c.3, s.405-406, Müstedrek-u Vesail-iş Şia, c.lO, s.318.
31- El Luhuf-u Ela Katle’t Tufuf, s.139.
32- Bihar-ul Envar, c.44, s.301-302.
33- Bihar-ul Envar, c.101, s.106.
34- Sevab-ul A’mal, s.318-319, Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.128, Bihar-ul Envar, c.101, s.2.
35- Sevab-ul A’mal, s.312.
36- Sevab-ul A’mal, s.321.
37- Menakıb-u İbn-i Şehr Aşub, c.4, s.128.
38- Sevab-ul A’mal, s.313.
39- Emaliy-i Şeyh Saduk, s.3.
40- Emaliy-i Şeyh Tusî, Menakıb-u Ibn-i Şehr Aşub, c.4, s.86, Bihar-ul Envar, c.45, s.218