Hz. İmam Ali ile İlgili Nefesler

Hz. İmam Ali ile İlgili Nefesler; Alevî-Bektaşî Edebiyatı’nda klasik manada tevhid ve münâcatların da bolca yazılmış olmasının yanında, Usul-i Din’den[1] olan Tevhid-Nübüvvet-İmâmet’in üçüne birden iman ediyor olmanın önemini ortaya koymak adına, Hakk, Muhammed, Ali’nin beraber anıldığı, hem tevhid hem münâcat hem na’t hem de İmâm Ali medhiyesi özellikleri gösteren sayısız şiir yazıldığını daha önce belirtmiştik.[2]

İmâm Ali hakkında, tüm İslâm toplulukları arasında, İslâm’ın ortaya çıktığı dönemden günümüze, asırlar boyu sayısız şiir yazılmıştır. İlkin Araplar arasında söylenen bu şiirler, Farslar arasında şeklen gelişimini tamamlamış; klasik manasıyla edebiyatımıza, Fars Edebiyatı yoluyla girmiştir. Türk Edebiyatında bunların bilinen ilk örneği Kutadgu Bilig’de[3] yer alır.  İmâm Ali’ye olan sevgilerini ifade etmeyi bir zaruret bilen halk şairlerimiz ise klasik şiirde yer alan, İmâm Ali hakkında yazılmış medhiyelerden beslenerek, koşma biçiminde birçok eser kaleme almışlardır. Zamanla bu eserler de kendi içinde köklü bir gelenek arz etmişlerdir, Alevî-Bektâşîler arasında ise bu türden eserler Yûnus’la başlar ve yayılır. O günden bugüne İmâm Ali hakkında hem klasik edebiyatın hem de halk edebiyatının şekil ve imkânlarıyla, medhiyeler yazılmaya devam etmiştir.

Alevî-Bektaşî İslâm anlayışına göre, İmâm Ali’nin ve soyundan gelen diğer on bir imâmın, Hz. Peygamber’in (s.a.a) vasisi, vârisi ve masum (günahsız) imâm olduğuna inanmak dinin asli unsurlarındandır. Bundan ötürü Alevî-Bektaşî Edebiyatı’nda İmâm Ali hakkında sayısız şiir yazılmıştır. Öyle ki Alevî-Bektaşî Şiiri’nde nicelik ve nitelik bakımından en çok ve en güzel eserler, Hz. Ali ve diğer imâmlar hakkında kaleme alınanlar (duvazlar) olmuştur. Alevî-Bektaşî inancına göre, Hz. Ali, Hz. Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra hakkın bayrağını devralmış, Peygamber’in (s.a.a) İslâm’ı onun sayesinde muhafaza edilmiştir, İslâm ve Kur’an onun sayesinde bozulmadan kalabilmiştir. O, Emevî İslâm’ına karşı Peygamber’in (s.a.a) İslâmı’nı, batıla karşı hakkı, kötü ve yozlaşmışa karşı iyi ve mahfuz olanı temsil etmiştir. Bu bakımdan Hz. Ali’nin Alevî-Bektaşî Edebiyatı’ndaki yeri, sadece vasıf ve methedilecek bir din ulusundan ziyade bir inancın karakterini ortaya koyan bir remiz olarak da değerlendirilmelidir. Yani yiğitlik, erdem, bilgelik, yücelik, cömertlik v.s. artık Ali’nin sıfatları değildir. Ali, yiğitlik, erdem, bilgelik, yücelik, cömertliğin ta kendisidir. Bu edebiyatta Ali denildiğinde hakkani ve rahmani olan herşey kastedilmektedir. 

Onun hakkında yazılanlar sadece nefeslerle sınırlı kalmamış İmâm Ali’nin menkıbelerini ve faziletlerini içeren (Bu konudaki en ünlü eser Eğribozlu Yeminî Baba’nın Faziletnâmesi’dir.), gazalardaki kahramanlıklarını öven birçok eser kaleme alınmıştır. Onun mübarek doğumunu övmek adına -Hz. Peygamber ve Hz. Fâtıma için de yazıldığı gibi- mevlidler yazılmıştır. [4]

Örnekler

 Gözün aç gör ey tâlib Ali’dir her kân-ı server
 Muhammed ‘aşk ile deryâ Ali’dir kıymet-i gevher
  
 Muhammed ‘ilme kân oldu Ali nutk-ı beyân oldu
 Ana her sırr ‘ıyân oldu Ali’dir hâce-i Kanber
  
 Ali’dir cümlenin cânı Muhammed’dir Ali kânı
 Hakîkattir Ali şânı Ali’dir yâr-ı peygamber
  
 Hezârân türlü cünbişler Ali emri ile işler
 Varır yazlar gelir kışlar Ali’dir cisme cân-perver
  
 Ne bilsin câhil ü nâdân Muhammed ya Ali kimdir
 Muhammed server-i dîndir Ali’dir cümleye rehber
  
 Ali evvel Ali âhir Ali zâhir Ali bâtın
 Ali şems-i münevverdir Ali’dir nûr ile enver
  
 Ali’dir her şey için cân Ali’dir yâr ile mihmân
 Ali rahîm Ali rahmân Ali’dir cümleye server
  
 Ali vâhid Ali ehad Ali ferd ü Ali samed
 Ali’dir cümleye rahmet Ali’dir şaf‘i-i mahşer
  
 Ali sultân Ali süphân Ali cennet Ali rıdvân
 Ali dîndir Ali îmân Ali’dir sâkî-i Kevser
  
 Ali’dir ol veliyyullâh Ali’dir mazhâr-ı Allâh
 Ali nûrundan eyvallâh münneverdir yedi kişver
  
 Ali’dir Haydar-ı Kerrâr ol aldı kal‘a-i Hayber
 Ali’dir kâtil-i küffâr Ali’dir mîr-i her leşker
  
 Nesîmî’nin dil ü cânı münevverdir Ali nûru
 Ali vâlâ Ali a‘lâ Ali’dir server-i saf-der 
 

 Yerde gökte Haydar-ı Kerrâr’sın sen yâ Ali
 Rûz-i mahşer sâkî-i ebrârsın sen yâ Ali
  
 Hamsetü’l-esmâ okurlar ismini Ebu’l-Hasen
 İbn-i amm-i Ahmed-i Muhtâr’sın sen yâ Ali
  
 Anter’in başın kesen Hayber kapusun koparan
 Ceng içinde kâtil-i küffârsın sen yâ Ali
  
 İfritin bendini aldın üç bin yıldan sonra
 Deşt-i erzende geçen Kerrâr’sın sen yâ Ali
  
 Lâ fetâ illâ Ali şânında olmuştur nüzûl
 Hadd içinde sikke vü dînârsın sen yâ Ali
  
 Evvel ü âhir de sensin zâhir ü bâtın da sen
 Akl-i evvelden hüveydâ yârsın sen yâ Ali
  
 Evvel ü âhirde sensin dînini şerh eyleyen
 Dillere gönüllere ikrârsın sen yâ Ali
  
 Çıkdı Mi‘râca Muhammed dedi doksan bin kelâm
 Sırr-ı Hakka mahrem-i esrârsın sen yâ Ali
  
 Enbiyâlar mihrisin sen evliyâlar serveri
 Gâzilere server ü serdârsın sen yâ Ali
  
 Henüz Âdem mâ ü tıynden halk olunmamış iken
 Dü-cihân halkı yoğ iken varsın sen yâ Ali
  
 Bu Hatâyî bendenin sensin murâd u maksûdu
 Kande baksam görünen dîdârsın sen yâ Ali 
 Evvel âhir dilimizde harf-i bismillâh Ali
 Zâhir ü bâtında gördük küntü kenzullâh Ali
  
 Önümüzde ardımızda sağımızda solumuz
 Kanceru kim azm kılsak sümme vechullâh Ali
  
 Yatmada oturmada ve durmada hem gitmede
 Her kadem menzil-be menzil fi-sebilullâh Ali
  
 Yerde gökte ayda günde cümleten eşyâda ol
 Berr ü bahre şöyle dolmuş hak veliyyullâh Ali
  
 Ey Virânî men ledün ‘ilmine sen açtın gözün
 Gördün anda harf-be-harf te‘vil-i ilmullâh Ali 
 Vâdî-i sevdâya düştüm pür-gamım şâhım Ali
 Kimsesiz kaldım karanlık günde gümrâhım Ali
 Doğmuyor mihr-i ümîdim çıkmıyor mâhım Ali
 Gelmiyor mu gûşuna bu âh u eyvâhım Ali 
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâ-gâhım Ali
  
 Rû-siyahım pür-günâhım yok yüzüm Peygamber’e
 İstemem bir türlü gitmek böyle rûz-ı mahşere
 Eylerim belki tesadüf der iken bir rehbere
 Düşmüşüm elsiz ayaksız âstan-ı Haydar’e
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Tuttuğum râh-ı şekâvetten hacîl oldum hacîl
 Çeşm-i imânım kapandı bâtınen kaldım alîl
 Hâlimi hoş görmemek de sence şimdi müstehîl
 Nazra-ı affında çünkü İnnehü şey’ün kalîl
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Adeta çıldırmışım sahba-i lâl-i yârdan
 Giymişim bir pirehen ki nescolunmuş nârdan
 Beldeki zünnâr-ı teslimiyyetimse mârdan
 Çektiğim gamsa sayılmaz yârdan ağyârdan
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Çıkmıyor bir an ciğerden derd-i sevdâ hançeri
 Pençe-i ‘aşkın esîri olduğum günden beri
 Ta süveydâ-i dilimde hecr-i yârin ahkeri
 Ol kadar yandım yakıldım ki unuttum her yeri
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Cinnet-i sevdâ ile bir anda yaptım bin günâh
 Pîş-i çeşm-i hâlkde oldum hacîl ü rû-siyâh
 Taş çıkardım adeta şeytâna giydirdim külâh
 Pek yazık oldu bahâr-ı ömrüme ettim tebâh
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Çok gönül kırdım gücendirdim civân ü pîrden
 Her nasılsa saptı bir kerre yolum tedbîrden
 Gerçi dönmez muktezâ-yı tâlihim takdîrden
 Himmetin hâli değil lâkin buna tesîrden
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 İktibas-ı feyz için mihr-i Münîr’inden senin
 İşte ettim âsitân-ı aşkına vaz‘-ı cebîn
 Dergehinden boş çevirmezsin beni kalbim emîn
 Daima ağlar yanar bir bendenim zâr u hazîn
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Pençezed şehbâz-ı husnet gerdenemrâ ez-kemîn
 Der dilem peydâşud angeh sadhezar âh u enîn
 Mondem bı-hod zi la’l-i yâr-i sevdâ âferîn
 Çün şodem bidâr kez men mîreved imân u dîn
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Ahsen-i takvîm-i hilkat levh-i dîdârındadır
 Reng-i rahmet bûy-ı şefkat varsa gülzârındadır
 Her hakîkat mârifet esrâr-ı âsârındadır
 Merhem-i zahm-ı dilim dest-i şifabârındadır
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 Olmayanlar kâşif-i esrâr-ı ders-i men aref
 Anlamaz cân vermeyi uğrunda ey Şâh-ı Necef
 Kâinata nûr-ı şemsindir veren şân u şeref
 Teşne-i sahba-i affim defter-i isyân be-kef
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali
  
 İşte benden yüz çevirdi âşinâlar büsbütün
 Bir enîsim kalmadı endişeden başka bugün
 Destgîrim Neyzen-i bîçâreyi bir dem düşün
 Nûr-ı çeşmin ol İmâmeyn-i güzîn başı içün
 Merhamet et hâlime her şeye âgâhım Ali
 Var mı senden başka söyle ilticâgâhım Ali 
 Medet senden medet sultanım Ali
 Dertliyim derdime dermanım Ali
 Her dem gönlüm içre mihmanım Ali
 Gülüm gülistanım seyranım Ali
  
 On İki İmâmın ol şahı şensin
 Muhammed Ali’nin hemrahı sensin
 Bunca düşkünlerin penahı sensin
 Gülüm gülistanım seyranım Ali
  
 Aman erenlerim âmâna geldim
 İsmail oluben kurbana geldim
 Her ne emir olur fermana geldim
 Gülüm gülistanım seyranım Ali
  
 Göster cemalini eyleme nihan
 Yakıyor derunum ateş-i hicran
 Pervaneyim dostlar şem‘ine hayran
 Gülüm gülistanım seyranım Ali
  
 İkrar eyledim ben inkâr gelmedim
 Ağlayıp ağlayıp yaşım silmedim
 Divane mi oldum kendim bilmedim
 Gülüm gülistanım seyranım Ali
  
 Ey canımın canı güzel cananım
 Kapuna gelmeğe yoktur dermanım
 Başım üzre tacım din ü imanım
 Gülüm gülistanım seyranım Ali
  
 Derviş Tevfik kendin uryân eyleme
 Yıkıp mahzun gönlüm viran eyleme
 Erenlere karşı isyan eyleme
 Gülüm gülistanım seyranım Ali 
 Âyine tuttum yüzüme
 Ali göründü gözüme
 Nazar eyledim özüme
 Ali göründü gözüme
  
 Âdem Baba Havvâ ile
 Hem Allemel’esma ile
 Çarh-ı felek sema ile
 Ali göründü gözüme
  
 Hazreti Nuh Neciyyullâh
 Hem İbrâhim Halilullâh
 Sinâdaki Kelimullâh
 Ali göründü gözüme
  
 Îsâyı Ruhullâh oldur
 İki âlemde Şah oldur
 Müminlere penah oldur
 Ali göründü gözüme
  
 Ali evvel Ali âhir
 Ali bâtın Ali zâhir
 Ali tayyib Ali tâhir
 Ali göründü gözüme
  
 Ali candır Ali cânân
 Ali dindir Ali iman
 Ali Rahîm Ali Rahman
 Ali göründü gözüme
  
 Hilmî gedayî bir kemter
 Görür gözüm dilim söyler
 Her nereye kılsam nazar
 Ali göründü gözüme 
 Kün emriyle yaratılan dünyanın
 Ta ezelden yapısında Ali var
 İnsan için kurulan bu binanın
 Temelinde çatısında Ali var
  
 Kuşatıp tacını oturmuş tahta
 Kırklara mürşidlik etmiş dergâhta
 İlimler irfânlar cem olmuş şahta
 İlim şehrinin kapısında Ali var
  
 Kevn-i mekândaki dağın deryânın
 Ormanın ırmağın çölün sahranın
 Canlının cansızın her tür eşyanın
 Ayn ayrı hepisinde Ali var
  
 Derviş Kemal şah bağından gül derdim
 Yalnız bu açıdan murada erdim
 Ben ona kuşkusuz gönlümü verdim
 Yüreğimin ortasında Ali var 

[1] Usul-i Din, Alevî-Bektaşîlik’te dinin aslî unsurları. Tevhid, Nübüvvet, İmamet, Adalet, Meâd (ahiret) inançlarını belirtir.

[2] Bkz.: Tevhid ve Münâcatlar

[3] YUSUF HAS HACİP, Kutadgu Bilig (Çeviren: Reşit Rahmeti Arat), Kabalcı Yayınevi, Ankara 2008, s.:100.

[4] Türk Edebiyatında Hz. Ali ve Hz. Fatma mevlidleri için bkz.: Hakan Yekbaş, Türk Edebiyatında Hz. Ali ve Hz. Fatıma Mevlidleri, Asitan Yayınları, Ankara 2012.


  • İslâm’da Mesih İnancı
    Bu makalede, İslam’ın iki kurtarıcı kahramanından ilki olan Hz. İsa hakkındaki inançlara ve bu inançların kaynaklarda nasıl yer aldığına değinilecektir. Ayrıca İslami kaynaklarda verilen farklı bilgiler ve Müslümanların bu konudaki farklı görüşleri de aktarılacaktır. Kur’an’da Mesih İnancı İslam’ın Mesih algısı, temelde Yahudilik ve Hıristiyanlığın algısıyla uyuşsa da çok önemli farklılıklar içermektedir. Öncelikle İslam’a göre İhlas
  • Kul Himmet’in Hayatı ve Eserleri
    Kul Himmet’in Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Varzıl/Görümlü köyünde doğduğu bilinmektedir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Tekke-tasavvuf edebiyatında Alevi-Bektaşi inancıyla ortaya konulmuş pek çok şiiri bulunan Kul Himmet’in XVI. yüzyılın ikinci yarısı ile XVII. yüzyılın başlarında yaşadığı tahmin edilmektedir. ‘Menâkıb ül Esrar Behcet ül Ahrâr’ adlı eserde bazı şiirleri kayıtlı olduğuna göre, 16. asırda yaşadığı kuvvetle söylenebilir. İnancından dolayı
  • Yemînî’nin Hayatı ve Eserleri
    16. yüzyıl tekke şairlerinden olan Yeminî’nin hayatı hakkında eski ve yeni kaynaklarda çok az bilgiye rastlanılmakta ve bu nedenle şairin doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir şey söylenilememektedir. Şairin hayatıyla ilgili son derece kısıtlı bilgiler, ancak onun bilinen tek eseri olan Fazilet-nâme’den hareketle verilebilmektedir. Eserindeki ifadelerden anlaşıldığına göre, asıl adı Muhammed’dir; Hafız oğlu ve İbn
  • Virânî’nin Hayatı ve Eserleri
    Vîrânî hakkındaki bilgilere ulaşıbilen en eski ve bilinen tek kaynak 1129/1716’da yazılan Demir Baba Velâyet-nâmesi’dir. Demir Baba ise velâyet-nâmenin yazılışından yaklaşık 50 yıl önce yani 17. yüzyıl ortalarında vefat etmiştir. Demir Baba, velâyet-nâmede geçtiğine göre yaşlılığı döneminde otuz yaşındaki Vîrânî ile karşılaşmıştır. Bu durumda Vîrânî’nin söylenegeldiği gibi 16. yüzyıl değil 17. yüzyıl şairi olduğu kabul edilmelidir. Bu
  • Pir Sultan Abdal’ın Hayatı ve Eserleri
    Şairin hayatı ile ilgili bilgilerin büyük bir kısmı, çeşitli halk rivayetleri ile başta olmak üzere bazı araştırıcıların, Pir Sultan Abdal mahlaslı şiirlerden elde ettikleri çıkarımlardan ve yorumlardan ibarettir. Bu yapılırken âşığın yaşadığı kabul edilen 16. yüzyılda gelişen olaylar ve bu olayların şiirlerdeki yansımalarından hareket edilmiştir. Bu çıkarımlara göre âşığın adı Haydar’dır ve köken olarak Yemenli’dir.
  • Fuzûlî’nin Hayatı ve Eserleri
    Asıl adı Mehmed, babasının adı ise Süleyman’dır. Başkalarının tercih etmeyeceğini düşündüğü ve olumlu anlamıyla kendisini tanımlayıcı bulduğu için “fuzûlî” sözcüğünü mahlas olarak almıştır. Türkmenlerin Bayat boyundandır. Kaynakların bir kısmı, Fuzûlî’nin doğum yeri gibi doğum tarihi de tam olarak bilinmemektedir. İlk eğitimini, kaynaklarda Hille müftüsü olduğuna dair rivayetlerle anılan babasından almış olması muhtemeldir. Daha sonra Rahmetullah

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir