Mah-ı Muharrem | Kerbela’dan Dersler – 4
Mah-ı Muharrem | Kerbela’dan Dersler – 4; Mah-ı Muharremde erenler İmam Hüseyin için yas tutar. Ehl-i Beyte muhabbet besler ve muhabbet Ehli Beytin yasına ve matemine özen göstermesine neden olur. Bu sevginin oluşmasına örnek olarak Hz. Muhammed Mustafa’nın şu sözü verilmektedir.
Hz. Peygamber, “Hasan ve Hüseyin benim çocuklarımdır; onları seven beni sever beni sevense Allah’ı sever; Allah’ı seveni de Allah cennete koyar. Onlara buğzeden bana buğzeder bana buğzeden Allah’a buğzeder, kendisine buğzedeniyse Allah, cehenneme atar. Onlar benim ve kızımın çocuğudur. Allah’ım, ben onları severim, sen de onları ve onları sevenleri sev.” buyurduğu Hüseyin, vefasızlıkların, gamın, belanın, hüznün, acının, kederin yolunu tutmuştu. Peygamber’in iki reyhanından biri Hasan biri Hüseyin idi. O reyhanlardan bir tanesi zehri içmiş Hakk’a kavuşmuş, diğeri ise kana bulanmaya gidiyordu.
Kerbela’nın En Önemli Dersi İmam Hüseyin’i Şad Etmektir
Hz. Peygamber’in ağlamasına dahi dayanamadığı Hüseyin şimdi Kerbelâ yolundaydı. Bu yolculuğun sonunda Fatıma’nın gülü derilecektir. Taş, toprak adeta “Aman gitme Hüseyin! Bu Kufeliler vefasızdır. Dünyanın aldatmasına kanmışlar, tatlı canlarından geçememişler. Seni yalnız koyarlar, yardımına koşmazlar.” diyordu. Oysa Peygamber şöyle buyurmuştu: “Benim bu oğlum Hüseyin, Kerbelâ denen yerde öldürülecektir. Sizlerden o zamanda yaşayanlar, Hüseyin’in yardımına koşsunlar.” Yine: “Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah Hüseyin’i seveni sever” buyurmuştu.
İmam Hüseyin bu yolculuğu zalim hükümetin zulmüne, adaletsizliğine, İslam’ın tahrifine karşı yapıyordu. Dönüşü olmayan, kanlarının döküleceği, küçücük çocuklara bile rahmet edilmeyeceği bu yolculuğun sonuna yavaş yavaş yaklaşıyordu.
İmam Hüseyin Mekke ile Kerbelâ arasında bazı yerlerde konaklamıştı. Bu yerlerin ismi sırasıyla: Ten’im, Sefah, Zat’ul-Irk, Hacer, Maun Min Miyahi’l Arab, Huzeymiyye, Zerud, Se’lebiyye, Şukuk, Zubela, Batni Akbe, Şiraf, Zu Hasm (Hür ile karşılaştığı yer), Bayze, Uzeybul Hicanat, Ruheyme, Kasrı Beni Mukatil, Katkatan, Kerbelâ.
İmam Hüseyin Mekke’den çıkıp Kufe yolunu tuttuğunda Yezit, Kefe’de bulunan yardımcılarından ve adamlarından İbni Ziyad’a mektuplar yazarak Kufe yollarını tutmasını söyledi. İbni Ziyad bütün yolları ve konakları güvendiği adamlarına tutturdu. İmam mektubunu Kufe halkına yetiştirmek için elçi olarak gönderdiği Meşher oğlu Kays yakalandı ve şehit oldu.
Kerbaladan Derslerden Biri de Zuheyr b. Kayn Beceli’dir
Hazret-i İmam Hüseyin Zerûd adlı bir konağa vardığında orada bir çadır gördü. Bu çadır Zuheyr b. Kayn Beceli’nin çadırı idi. Zuheyr aslında Ehlibeyt taraftarı değildi. Hidayeti bulmasında hanımı Delhem etkili olmuştu. İmam elçisini Zuheyr’e gönderip kendisiyle görüşmesini istedi. Zuheyr gitmek istemeyince hanımı Delhem dedi ki: “Allah Resulü’nün oğlu sana elçi göndermiş, seni çağırıyor ve sen oturmuş gitmek istemiyorsun öyle mi? Kalk ve git, ne söyleyecekse söylesin tekrar dön gel” dedi.
Zuheyr, hanımının sözlerinden dolayı kalarak İmam’ın çadırına gitti. Hidayet ve saadet istidadına sahip olan Zuheyr, fazla geçmeden neşe içinde çadırına gelerek yanındakilere şöyle dedi “Benimle gelmek isteyenler gelsin.” Hanımına dönerek: “Ey sevgili eşim seni boşuyorum, akrabalarının yanına git, sana herhangi bir zarar gelmesini istemiyorum.” Hanımı “Beni boşadığına göre bende özgür bir kadın olarak Kerbelâ’ya Fatıma’nın evlatlarına hizmet etmeye geliyorum” dedi.
Zuheyr İmam Hüseyin’in En Has Yarenlerindendir
O gün ve o saatten sonra Zuheyr, Âşurâ günü Kerbelâ’da şehit olana dek İmam’ın yanından ayrılmadı. Male denilen yere gelince Amr ibn Sad’dan İmam Hüseyin’e bir mektup geldi. Mektupta şöyle yazıyordu:
“Ey Hüseyin! Kufeliler ikrar ettikleri şeyi inkâr ederek Akil’i şehit ettiler. Akil şehit olurken bu halleri sana bildirmemi vasiyet etmişti. Bu haberi alınca Kufe’ye gelmekten sakınasın. Bu seferden vazgeçesin!”
İmam kervanıyla yola devam etti. Bu sırada İbn-i Ziyad tarafından görevlendirilen Hür bin Yezit er-Riyahi İmam’ın Şiraf veya Kasr-ı Benî Mukatil adlı konaklama yerlerinde yolları kesmiştiler. İmam’ın Kufe’ye gitmesini engelleyip Kerbelâ’ya doğru yönlendiriyorlardı. Hür bin Yezit, İbn-i Ziyad’ın emri ile İmam’a karşı gönderilen bin kişilik ordunun komutanıydı. İmam’ın yolunu kestiği andan itibaren İmam Hüseyin kervanı takip etti.
İmam Hüseyin Müslim b. Akil’in Şehadetini Haber Veriyor
İmam oralardan da geçip Katkatan konağına vardı. Burada bütün askerlerini topladı. Onlara Müslim b. Akil’in şehit olduğunu ve Kufelilerin ihanet ettiklerini açıkladı. Sonra şöyle dedi:
–Ey Kavmim! Feleğin aynası başka bir suret gösterdi. Beklenen tedbir fidanı başka bir meyve verdi. Kufelilerin ahitlerini bozarak Akil’i şehit ettikleri kesin surette anlaşıldı. Yezid’in askeri vuruşmak ve öldürmek için etrafımızı çepeçevre sarmıştır. Sizin hepinize ruhsat ve izin veriyorum. Kurtuluş kapıları kapanmadan kendinizi kurtarınız.
O topluluktan o vakte kadar hatırlarında henüz dünyadan faydalanmak ümidi kalanlar, Zamanın İmamı Hüseyin ile alakayı kestiler. Sevgi davasında samimi ve sabit kalanlar ise kaza ve kadere razı olup şöylece figan ettiler:
-Ey doğru yolu gösteren! Biz senin yanında hidayet yolunun yolcusu iken bizim için tasalanma! Hiçbir zaman şehit olma saadetinden ümitsizliğe düşmeyi bize reva görme!
İmam Hüseyin Kerbela’yı Soruyor
Hüseynî kervan Kerbelâ’ya doğru varınca İmam sordu: “Bu yerin adı nedir?” Yarenleri, “Neynova” derler. İmam Başka bir adı daha var mı diye sorar bir adı da “Kerbelâ” derler. İmam Hüseyin “Allah’ım! Dertlerden ve belâlardan sana sığınırım. İşte burası hüzün ve belâ mahallidir. Konaklamamız gereken yer işte burasıdır. Kanımız burada dökülecek ve burası mezarımız olacaktır. Bunu bana ceddim Resulullah haber vermişti” der ve daha sonra İmam develerin yükünü indirtip, çadırların kurulmasını ister.
Zaman kubbesine arş çadırı gölge saldı. O sultanın kadrinden toprak yücelik kazandı. Kerbelâ göktü, Kerbelâ şehidinin çadırı güneş, Altın ışıkları o çadırın gölgeliği oldu…
Kerbaladan Dersler’de Hürr bin Yezit Riyahi (Hürr Şehit)
Hür bin Yezit Riyahi gibi bir yiğidin adını ve hikâyesini anmadan olmaz. Hür bin Yezit er-Riyahi’nin hikâyesinin gerçekten de dikkatle incelenmesi gerekir zira içinde birçok ders barındırır. Çünkü Hür, ibn Ziyad’ın emri ile İmam Hüseyin’in Kufe’ye gitmesine izin vermemiştir. Başta ibn Ziyad’ın komutanı olarak Kerbelâ’da bulunsa da akıbetinin sonu hayırlı bitmiştir. İmam’ın safına geçip İmam’dan helallik alıp, şehit düştü.
Rivayet olunmuştur ki Kufe’den İmam Hüseyin’in yolunu kesmek üzere yola çıktığında, “Ey Hür! Cennet sana mübarek olsun!” şeklinde bir ses duymuştur. Bu sesin sahibi ise Hz. Hızır’dır. Nitekim İmam Hüseyin ona şöyle buyurmuştur: “Vallahi annen senin adını Hür koymakta hata etmemiştir, sen dünyada ve ahirette hürsün.”
İmam Zeynel Abidin de Hür için şöyle demiştir: “Aferin Hür’e! İmam Hüseyin’e yardım etmekle hidayeti bulup saadete kavuştu.”
Hür, Kufe’nin saygın büyüklerinden olup kabilesinin de lideriydi. Ömer b. Sa’d ve Ubeydullah b. Ziyad’ın onu bin kişilik bir orduya komutan olarak ataması onun önemli bir şahsiyet olduğunun kanıtıdır. Hür, Ömer b. Sad’dan sonra Kufe’nin ikinci önemli komutanıydı.
Hür’ün İmam Hüseyin safına katılması Kerbelâ’da cereyan eden önemli olaylardan biridir. O bu davranışıyla “memurum ve mazurum” ilkesini rafa kaldırmıştır. Hür saadet ve bedbahtlık yol ayrımında saadeti seçen bir kahramandır.
Hür, Ebu İmran Abdullah b. Amir’in huzurunda Kur’an öğrenmişti. İbni Amr, İslam âleminin tanınmış yedi kurâsından biriydi. İbn Amr Kur’an-ı Kerim’i Peygamber’in ashabından ve İmam Ali’den de ilim öğrenmiştir.
Hür Şehit’in Ebedi Saadeti Kazanmasına Neden Olan Nasihat
Hür’ün, Kurân hocası Amr’dan öğrendiği ve onu saadete götüren ilimlerden biri şuydu:
-İki asıl ve iki şey hakkında tereddüte düştüğünde ve hangisinin hak, hangisinin batıl olduğunu ayırt edemediğinde hangisinin sana maddi bir menfaatinin olmadığına bak. Sen maddi bir yararı olmayanı seç. Zira o büyük ihtimalle hak olandır.
Hür, Kerbelâ’da üstadının bu sözlerini hatırladı ve hakkın İmam Hüseyin’den yana olduğuna inandı. Çünkü bunun hiçbir maddi getirisi yoktu, aksine zarar ve ziyanı vardı.
Hür kendisine “Yoksa Yezit mi haklı çünkü Müslümanların ekseriyeti oyuyla seçilmiştir.” diye sorduğunda vicdanı ona cevap veriyordu: “Hayır, Müslümanların çoğunluğu Yezid’i seçmedi, Muaviye zorla Müslümanlardan Yezit için biat aldı.”
Bu sorularla aklı meşgulken, kendisinin Yezid’e biatını hatırladı. Babasına “Muaviye öldü mü?” diye sormuş, babası da “Hayır tüm valilerine emir vermiş. Oğlu Yezit için biat topluyor, ben dün valiliğe giderek Ubeydullah b. Ziyad vesilesiyle Yezid’e biat ettim. Sen de bugün git ve Yezid’e biat et” der. Hür, Yezid’e biat etmek istemiyordu. Babası “Eğer Yezid’e biat etmezsen sadece kendi varlığını ve canını değil, hepimizi yok edersin” dedi.
Hür, İbni Ziyad’ın korkusundan değil, belki de babasını düşünerek Yezid’e biat etti. Çünkü o gün İbni Ziyad, Yezid’e biat eden kabile reisleri ve önemli şahısların isimlerini Muaviye’ye gönderiyordu. Muaviye ölünce oğlu Yezit hilafetin başına geçti. Hür’e de görev verildi. Hür Şehit bu göreve kalben razı değildi.
Hür Şehit İmam Hüseyin ile Karşı Karşıya Geliyor
Hürr bin Yezid Riyahi, aldığı görev gereği İmam Hüseyin’i takip etmek için yola koyulur. Kerbelâ’ya yakın bir yerde, İmam Hüseyin ile karşılaşır. Hür ve askerleri susuzluktan dolayı zor duruma düşmüşlerdi. İmam Hüseyin, Hür’e, askerlerine ve atlarına kendi elleriyle su vermişti. Kendisi ile savaşmaya geldiği bir insanın zor durumunda ona su vermesi Hür’ü etkilemişti ve kalbinde İmam Hüseyin’e karşı daha da bir sıcaklık hissetti. Hatta Kerbelâ’da ki Yezid’in ordusunun komutanı Ömer b. Sa’d, Hür’ün İmam Hüseyin ile ilk karşılaştıklarında İmam’ın güzel ahlakından etkilendiğini anladığı için onu önemli bir komutan olmasına rağmen sekiz Muharrem’de görevinden azletti ve yerine başkasını atadı.
Hür, Âşurâ günü bir fırsattan yararlanıp İmam Hüseyin’in safına katıldı. İmam’ın yanına gelerek ondan özür diledi, pişman olduğunu söyledi, İmam’ın buralara gelmesinde payı olduğu için kendisini affetmesini istedi. İmam onu affetti ve “Tövben kabul oldu” dedi. Sonra izin isteyerek ilk savaşan olmayı istedi. İmam’dan izin aldıktan sonra yezid’in ordusuyla savaşmaya meydana çıktı. Yiğitçe savaştı. Etrafı sarılarak ağır yaralar alan Hür, hakkın divanına çıkmaya hazırdı. Yere düştüğünde başucuna İmam Hüseyin gelerek yaralı başına bir mendil sardı ve ona “Aferin sana, annenin koyduğu isim gibi gerçekten de sen dünyada da, ahirette de hürsün.” dedi.
Şah Hatai Hürr Şehit’İn Kabrini Ziyaret Ediyor
Ulu ozanlarımızdan Şah Hataî Hürr’ün kabrini açtırmış ve bedenini sapasağlam bulmuştu. İmam’ın Kerbelâ’da başına sardığı mendili görünce teberrük için onu açıp almak istedi. Ancak başındaki yara tekrar kanamaya başladı. Başka mendil sardılar ama kan dinmek bilmeyince tekrar aynı mendili başına bağladılar ve kabri kapatarak üzerine kubbe yaptılar.
Bugün de muhabbetimizin sonunda Derviş Kemal’e kulak verelim…
Benim ızdırabım maziden gelir Kerbelâ gününden beri dertliyim Yol ehli olanlar hâlimi bilir Kerbelâ gününden beri dertliyim Tâ o günden beri yanıyor özüm Figânım bitmedi gülmedi yüzüm Yüreğim eziktir kurumaz gözüm Kerbelâ gününden beri dertliyim Yazan kara yazmış alın yazımı Bir an dindirmedi yürek sızımı Kopardı telimi kırdı sazımı Kerbelâ gününden beri dertliyim Kahpe felek hazan etti gönlümü Bülbül idim lal eyledi dilimi Ağarttı saçımı büktü belimi Kerbelâ gününden beri dertliyim Derviş Kemal der ki yasımız haktır Yürek yarasının acısı çoktur Bizim derdimizin dermânı yoktur Kerbelâ gününden beri dertliyim